16 Temmuz 2010 Cuma

Rakibimiz : Young Boys (İsviçre)












Şampiyonlar Ligi ön eleme 3. turunda temsilcimiz Fenerbahçe'nin rakibi belli oldu. Belçika kampında basın mensuplarının sorularını yanıtlarken rakibi öğrenen Alex, kurayı gülümseyerek karşıladı.
 Fenerbahçe, İsviçre 1. Lig ekibi Young Boys ile eşleşti.

 

Kura çekiminin yapıldığı sırada Alex, Belçika kampında canlı olarak basın mensuplarının sorularını yanıtlıyordu.
Young Boys ile eşleştikleri haberini gülümseyerek karşılayan Fenerbahçe kaptanı, iyi bir kura çektiklerini söyledi.
İsviçre'nin Nyon kentinde yapılan kura çekiminde İsviçre temsilcisiyle eşleşen Fenerbahçe, ilk maçı 27 ya da 28 Temmuz'da İsviçre'de, rövanşı 3 ya da 4 Ağustos'ta İstanbul'da yapacak.
Fenerbahçe, Young Boys'u elemesi halinde, Şampiyonlar Ligi'nde gruplara kalabilmek için play-off maçı oynayacak. Play-off maçları 17-18 Ağustos ve 24-25 Ağustos'ta oynanacak.

-YOUNG BOYS TAKIMINI TANIYALIM-

Fenerbahçe'nin, Avrupa Şampiyonlar Ligi 3. ön eleme turundaki rakibi İsviçre'nin Young Boys takımının son yıllarda Avrupa kupalarında önemli bir başarısı bulunmuyor.
İsviçre'nin köklü kulüplerinden olan Young Boys, 1898'de kuruldu. Sarı-siyahlılar, 1959 yılında Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı final, 1986 yılında ise Avrupa Kupa Galipleri Kupası'nda çeyrek final oynadı.
Young Boys, Avrupa kupalarında bugüne dek yaptığı 53 maçta 16 galibiyet, 16 beraberlik ve 21 yenilgi aldı.

-GEÇEN SEZON LİGİ 2. SIRADA BİTİRDİ-
Young Boys, geçen sezon şampiyonluk mücadelesi verdiği İsviçre Ligi'ni son anda Basel'in 3 puan gerisinde ikinci sırada bitirdi. İsviçre ekibi, son 3 sezondur kendi ligini 2. sırada tamamlıyor. Young Boys'un 11 lig şampiyonluğu, 6 İsviçre Kupası şampiyonluğu bulunuyor.

-LİG BU HAFTA SONU BAŞLIYOR -
İsviçre Ligi'nde yeni sezon bu hafta sonu yapılacak maçlarla başlıyor. Young Boys, karşılaşmalarını 32 bin kişilik kapasiteli zemini suni çim olan Stade de Suise'de oynuyor.İsviçre ekibini, Bosna-Hersekli teknik direktör Vladimir Petkoviç çalıştırıyor. Young Boys'un önemli oyuncularından Seydou Doumbia, Rusya'nın CSKA Moskova takımına, Gilles Yapi Yapo da Basel'e transfer oldu.

 Young Boys´un geçen seneki performansı:

Oynadığı Lig : İsviçre Süper Ligi
Sıralaması : 2
Resmi Adı : BSC Young Boys
Kuruluş Tarihi : 1898
GENEL İSTATİSTİKLER Tüm İç Dış
Galibiyet %69 %83 %56
Beraberlik %6 %11 %0
Mağlubiyet %25 %6 %44
Gol Yemediği Maç 9 7 2
Maç Başına Attığı Gol 2.14 2.25 2.05
Maç Başına Yediği Gol 1.3 0.72 1.88


-FENERBAHÇE 2. KEZ İSVİÇRE EKİBİYLE EŞLEŞTİ-
Fenerbahçe, tarihinde 2. kez bir İsviçre ekibiyle eşleşti. Sarı-lacivertliler, geçen sezon UEFA Avrupa Ligi play-off turunda eşletiği FC Sion'u deplasmandaki ilk maçta 2-0 yenmiş, İstanbul'daki maç 2-2 bitince, ligde gruplara kalmıştı. Sarı-lacivertliler, bu sezon da İsviçre'nin Young Boys takımına rakip oldu.


-




 

-11 şampiyonluğu vardır‚ son şampiyonluğunu 1986 yılında kazanmıştır.
-6 defa İsviçre Kupasını kazananmıştır.
-1959 yılında Şampiyon Kulüpler Kupası´nda yarı final‚
1986 yılında Kupa Galipleri Kupası´nda çeyrek final görmüştür.
-Kadro değeri (29 Futbolcu) 24.5 Milyon Euro dur.
-Yaş ortalaması ise 23 tür.
- Başkent Bern şehrinin takımı.
- Boşnak (Sırp asıllı ) Vladimir Petkoviç çalıştırıyor.
- Geçen sezon kendi sahalarinda 18 maçta 15 galibiyet‚ 2 beraberlik‚ 1 maglübiyet ( Son hafta) almışlar‚ 41 gol atıp‚ 13 yemişler.
 -Stadları 32.000 kişi kapasiteli Stade de Suisse´ dir.



http://img121.imageshack.us/img121/3223/yb2a.jpg

2010-2011 TAKIM KADROLARI
yb.JPG
yb 1.JPG

İLK 11'LERİ VE OYUN SİSTEMLERİ
yb 3.JPG

********************************************************
Şanslı bir kura çektik.Bu takımı istiyordum rakiplerimiz içinde.Turu rahat olmasa da geçeriz.Rahat geçmemiz lazım ama bizim takımın durumu da belli.Onlar yarın başlıyorlar sezona.18.45'te Thun deplasmanı ile ilk maçlarına çıkıyorlar.Onlar da bizim gibi geçen yıl salakça Şampiyonluğu hediye etmişler.Son 2 haftaya lider girip,2 maçtada puan kaybetmeyi başarmışlar.(!) Biri son maçta Şampiyon Basel'e evlerinde 0-2.
 3-4-3 açık futbol oynayan bir takım.Geçen yılki Sion gibiler ama onlardan daha güçlüler.
11 yabancı oyuncuları var.Ama transferde güç kaybetmişler.
Gelenler : Senad Luliç (Grasshoppers),Emmanuel Mayuka ( Maccabi Telaviv),Moreno Constanzo (St.Gallen)
Gidenler : Seydou Doumbia (CSKA Moskova),Yapi Yapo (Basel),Portillo (Arjantinli Stoper),Frimpong (Forvet-Gana),
 Seydou Doumbiayı 10 milyon Euroya CSKA Moskova'ya sattılar.32 Golle Gol Kralı olmuştu.
Mayuka'dan çok şey bekliyorlarmış.
Basel de oynayan Çağdaş´ın verdiği bilgiler ;
Forvet ve ortasahadaki oyun kurucularını satmışlar.
4 lü defans yerine 3-5-2 veya 3-4-3 oynuyorlarmış.
Stadı 30 bin kişilik‚ geçen sezon 25 bin ortalamayla oynamışlar.
Stadları suni çimmiş.
İyi oyuncularından bazıları ; Christoph Spycher (Sol bek).Milli takımdan tanıyorum.
David Degen,Milli takımda da kanatlarda oynuyor.Geçen yıl 6 gol attı.
Kalecileri Marco Wöffli ,
Tunuslu Stoper Ammar Jemal ,
Fildişili Orta Saha Thierry Doubai,
Kamerunlu forvet Henri Bienvenu,
İsviçreli Sol açık Alberto Regazzoni.Geçen yıl 8 gol attı.
 Santrforları 9 numara Marko Schneuwly.Geçen yıl sadece 8 gol attı.
ve Arjantinli savunma oyuncusu Emiliano Dudar.
 Antrenör Vladimir Petkoviç


Neticede bu turda sıkıntı yaratmayacak bir rakip.Kağıt üstünde favoriyiz.Ama maçlar kağıt üstünde kazanılmıyor tabii.Dikkat etmezsek bu transfer aymazlığı da varken büyük bir şok olur  ve hem Aziz Yıldırım hem Aykut Kocaman'ın sonu olur.Bu takımı da eleyemeyeceksek kapatalım şubeyi ama iştesi var....
Tabii Ajax - Paok ve Zenit - Urzuceni eşleşmelerini de merakla takip edeceğiz.Birinin elenmesi sonraki turda
işimize çok yarayacak.Zor rakipler çektiler ama gene de favoriler.Dileyelim birinden biri kazaya uğrasın.
Biz uğramayalım da.....

TÜRK OLMAK NASIL BİR DUYGUDUR ?

Türkiye'nin ABD Seattle Fahri Konsolosu olan Sayın J. F. Gökçen'in "Türk olmak nasıl bir duygudur?" konulu yazısı…

TÜRK OLMAK …


Aslında çok şeydir, Türk olmak.
Türk olmak, Osmanlı'nın borcunu ödemektir. Hovarda babanın borçla yaşayan evladı gibi.

Kosova'da ve Bosna'da, Batı Trakya'da ve Makedonya'da bilmem kaç asır geçmişte kalan meselelerin hesabını vermektir.

Türk olmak;

- Kıbrıs'ta,
-
Hocali'da,
-
Anadolu'da ve Balkanlar'da soykırıma uğrayıp
-
karşılığında yapmadığın soykırımla suclanmaktır.
Türk olmak;
- faşist olmaktır,
-
vatanına, milletine, tarihine sahip çıktığında…
-
demokrat ve cağdaş olmaktır,
-
vatanına, milletine, tarihine sövüldüğünde…
Türk olmak lisanının Avrupa'da yasaklanmasıdı r ve yine Türk olmak kendini ve derdini anlatamamaktı r.

Avrupa'da hor görülmek Türk olmaktır,

- ataların bir çok asır önce Viyana'yi kuşattiği için vehoş görülmemektir
- Tabii ki - sadece kuşatıp; Napolyon gibi bütün Viyana'yı yakmadığın için.

Türk olmak;
- Selanik'te Pontus Anıtı'nın,
-
Viyana'da çiğnenen yeniçeri minberinin ve
-
Malta'da papazın üzerine bastığı Türk bayrağı heykelinin önünden geçmektir.
Türk olmak zordur, çetindir ve eziyetlidir. - Üç kıtadan dönüp,
-
bir küçükyarımadada misafir muamelesi görmektir.
-
Sayısız imparatorluk kurmak Türk olmaktır, aynı zamanda sayısız imparatorluk yıkmak da Türk olmaktır.
Türk olmak;
-
Arabaya koşulan ilk atın vatanında,
-
ilk yazılı antlaşmanın imzalandığı yurtta,
-
yazının bulunduğu,
-
paranın icat edildiği
-
her metrekaresinden bereket fışkıran bu yurtta,
-
kalkınmak icin yabancı sermaye beklemektir.
Türk olmak;
- Truva'dan bu yana,
-
Sümer'den bu yana serpilerek gelse de,
-
tarihten eski bu topraklarda,
-
bütün zamandan damıtılarak gelen yüksek değerlerine rağmen,
-
bir haftalık hafiza ile yaşamaktır.
-
Doğu Roma'yı da
-
Batı Roma'yı da yıkıp,
-
yeni Roma olan AB'ye girmeye calışmaktır, Türk olmak.
Türk olmak;
- Mostar'da köprüdür,
-
Kerkük'te kaledir,
-
İstanbul'da Kızkulesi'dir,
-
Anadolu'da buğdaydır,
-
Çukurova'da pamuktur,
-
Ege'de tütün,
-
Karadeniz'de fındık,
-
Trakya'da ayçiçeğidir.

Türk olmak;

- Çanakkale'de ölmektir.
-
Çanakkale'de ölmeden önce düşmana su vermektir,
-
onun yaralısını sırtında kendi hastanesine taşımaktır.
-
Düşmanın ardından rahmet okumak,
-
kanlısından helallik almaktır.
-
Kar yağdığında kayak yapmayı değil, evsizleri düşünmektir.
-
Balkon köşesine kuşlar için, kışın ekmek kırıntısı, yazın su koymaktır.
-
Yağmura rahmet, kara bereket diye bakmaktır.

Türk olmak;

- harap bir ülkede,
-
zengin ülkelerin müstemlekesini reddedip,
-
tahtadan kılıç ve ipten üzengi ile,
-
paylaşacak ve sahiplenecek tek varlığı fakirlik olmasına rağmen,
-
yedi düvele meydan okumaktır.
Türk olmak;
-
askere davul-zurna ile uğurlanmaktır,
-
belki de dönmeyeceğini bilerek.
Türk olmak;
- annenin, şehit oğlunun ardından; 'Bir oğlum daha olsun, onu da vatan icin göndereceğim.' demesidir.
-
Babanin gözyaşlarını tutarak, tabutuna son kez dokunurken 'Vatan sağolsun!' demesidir.
Türk olmak;
-
'Türk çayında radyasyon olmaz!' yalanları ile,
-
'Gusül abdesti alana AIDS bulaşmaz!' dolanları ile yaşamaktır.
Her hükümetin
-
enkaz devraldığı, ama
-
asla ardında enkaz bırakmadığı ülkede olmaktır.
Türk olmak;
- ecdadın yaşadığı kıtlıktan dolayı, çayın yanında gelen şekerden fazla olanı garsona geri vermektir.
-
Ayni nedenle Türk olmak, yemeği ziyan etmekten korkmaktır.
-
Göz hakkına, diş kirasına saygıdır.
Türk olmak;
-
Evindeki bir kap aşın yarısını Tanrı misafirinevermektir.
-
Kendi yerde, misafiri döşekte yatırmaktır Türk olmak.
Türk olmak;
- milli maçta ağlamaktır.
-
Ayhan Işık'a, Belgin Doruk'a aşık olmaktır.
Türk olmak;
-
aşkını ölesiye sevmektir.
-
Aşkı icin ölmektir,
-
öldürmektir.
-
Sevdiceğinin elini bir kez tutamadan, toprağa girmektir.
En güzel aşk şiirlerini yüreğinde hissetmektir.
Eşkiyaya türkü yakmaktır, Türk olmak.

Milletine sövmektir
, ama başkasına sövdürmemektir, Türk olmak.



Türk olmak;

- Yunus'u bilmektir,
-
Aşık Veysel'i sevmektir.
-
Mevlana'yi, Haci Bektaş-i Veli'yi ve Hoca Yesevî'yi
-
tek bir satırını okumasa da yüreğinde taşımaktır.
Türk olmak;
- saz çaldığında,
-
ney üflendiğinde,
-
kös dövüldüğünde ve kaval çaldığında,
-
yüreğinin derinlerinde bir sızı sezmektir,
-
bir de Yemen Türküsü'nde...
-
Hayatın sana verdiklerine 'Nasip',
-
vermediklerine 'Kısmet'demektir.
-
Her işin 'Hayırlısına'inanmaktır ve
-
ağlamamak için çok gülmekten çekinmektir.
Türk olmak;
-
Asya'da batılı,
-
Avrupa'da doğulu diye tepki görmektir.
Irk sözünü bilmeden yaşamak, yaradılanı Yaradan'dan ötürü sevmektir.
-
Magazin programları ile dizilerin arasına sıkışsa da,
-
silkinip üzerindeki ölü toprağını atabilmektir.

Türk olmak;

- mahalle maçı için ayni saatte,
-
on kişi buluşamazken,
-
milyon kişinin bir araya gelmesidir.
-
Tavla oynarken bile kavga ederken,
-
milyon kişinin kavga etmeden gösteri yapabilmesidir.

Türk olmak;

- buhran zamanında Arjantin'de de mağazalar yağmalanırken,
-
daha ağır buhranda sıraya girerek,
-
sorumlusuna en ağır cezayi tek bir cam kırmadansandıkta kesmektir.

Türk olmak;

- en zayif gününde bile dünyaya meydan okumak,
-
en dertli gününde bile her ufunetin bir şafakta biteceğini bilerek
-
tevekkül göstermektir.
Zor iştir Türk olmak. Türk olmak;
-
Anadolu'da her düşen yağmur damlasına hamdetmek,
-
her çıkan başak için şükretmektir.

Türk olmak,

medeniyetler mezarlığı Anadolu'da dik durabilmektir

15 Temmuz 2010 Perşembe

Kötü Prova : Fenerbahçe - AZ Alkmaar : 0-2



Stat: Köln Fortuna

FENERBAHÇE: Volkan Babacan, Önder Turacı, İlhan Eker, Bilica, Caner Erkin, Kazım, Emre(Stoch), Selçuk, Deivid, Cristian, Semih.

AZ ALKMAAR: Esteban, Jailens, Moisander, Marcellis, Viergever, Falkenburg, Martens, Elm, Wernbloom, Benschop, Jonathas

Goller:  51.dk Klavan, 80.dk Gundmundsson (AZ Alkmaar)

http://img198.imageshack.us/img198/2786/95367119.jpg

 
1-Evet bu bir hazırlık maçıdır,sonuç önemli değildir ama eleştirilmeyecek diye de bir şey yok.
Rakipte eksik ve hazırlık döneminde biz de.28 Haziran'dan beri çalışıyoruz ,ağır antrenmanlar falan tamam da
çıkan takım eski takım yahu.Sadece Caner ,İlhan ve ikinci yarıda Stoch yeni.Oturmuş bir takımız,neyi,eleştirmeyeceğiz ki.Rakipte genç takımı ile oynadı.
2-Ne yazık ki ''Her şeyi en iyi bilen Kurumsal Zihniyet''in ders almayan dejavusunu yaşıyoruz gene.
Her zaman yazdım burada bu takımda 3,5 kaliteli oyuncu var gerisi vasat.''Futbol kaliteli oyuncularla oynanır''
O yüzden geniş bir revizyon yapılmalı ,kaliteli oyuncu sayısını en az 7-8'e çıkarılmalı dedim.
 Bu takımın eksikleri belli değilmiydi ?
a) Santrfor yok.Hem de 2 tane 1. sınıf santrfor lazımdı.
b) Sağ açık yok.
c) Sol açık yok.
d) Bilica'nın yerine 1.sınıf Stoper.
e) Gökhan Gönül'ün yedeği sağ bek yok.
f) Emre'nin yanına onun kalitesinde bir adam.
g) Volkan'ın yedeği kaleci yok.
En az 7 tane kaliteli adam işte bu yüzden lazımdı.
3-Bu maç turnusal kağıdı görevi yaptı görmek isteyenlere.
Zira bu takımda Önder,Bilica,Deivid,Christian,Semih,Gökhan Ünal ,Kazım'ın yetersiz oldukları ,yeni transferler Caner ve Stoch iyiydi ,katkı yaparlar.İlhan maalesef iyi değildi.Bekir sağ bek değil Stoper oynar.
4-Semih için demiştim gitmeli hem kendisine hem bize yarar sağlamalı diye.Kaldı ve o yüzden 2 değil 1 tane hala alınamayan Santrfor ihtiyacı oluyor.Semih adam geçemiyor,süratli değil,ağır kalıyor.
Gökhan Ünal ise daha kötü.Bari sağ kanata adam alırlarsa Kazım'ı santrfor yedeği olarak düşünseler.
5-3,5 kaliteli oyuncudan Emre sadece sahadaydı ve hafif sakatlığı nedeniyle ikinci yarı oynamadı ve gördük takımın halini ikinci yarıda.Kabak gibi ortaya çıktı fark.İşte onun için diyoruz.
Emre'li 11 ik yarıda iyi pas yaparak Aykut Kocaman'ın istediklerini nispeten yaptı.Üstün oynayan bizdik.
Emre'nin nefis kestiği topu Semih gol yapmalıydı.Baroni'nin frikiğinde dönen topu tamamlayan Semih'in nizami  golü sayılmadı.Ofsayt değildi bana göre.Semih ve Baroni'nin 2 güzel şutu da vardı ilk yarıda.İkinci yarı ise kötüydük.Bağıra bağıra geldi gol ve yedik.Sadece Stoch'un çabaları ve 2 kaleyi bulan şutu vardı.
Rakibin attığı 1.goldeki şutun aynısını Deivid atamadı mesela.Yediğimiz 2.gol ''Tipik Yakarca Bilica Usülüydü''
6-Bu mağlubiyet hayırlı olabilir aslında ama kim görecek ki.İyi oynayıp kazansaydık zaten beceremedikleri
transferi kapattık kadromuz yeterli açıklaması yaparlardı.Zaten Başkan bu kadronun başarılı olduğunu söylemedi mi basın toplantısında.Bakalım gs maçı sonucu ne olacak ?
7-''Transfer'' kelimesinden Vodafone Selim'in ''Kırmızı'' lafı alerjisi gibi bizim yönetiminde ödü kopuyor.
Bizim Başkan ve Yönetime ''Transfer''demeyin ama 50 katlı bina yapacaksınız deyin takla atarlar.
Bu kadar transfer özürlü yönetim görmedim ben.22 Temmuz'da UEFA'ya liste veriliyor.Aykut Kocaman ilk maça kadar transfer bekliyormuş.Hey Yavrum heyyy.Ateşe attın kendini Aykut.
8-Gökay'a sevindim.10 dakika da olsa her hareketi ''Ben futbolcuyum diyor'' Deivid gibi bir adam 80 dakika yürüdü sahada.Ve bu adam 5.yılına giriyor sadece 1 sezon oynadı,yata yata 7 sülalesini ömür boyu bakacak
parayı kazanıyor ''Kurumsal Anlayış'' sayesinde.
9-Mehmet Topuz ve Özer bu takıma artık bir şeyler vermek istiyorlarsa Emre'nin yanındaki pozisyon için Onun kadar verim vermek için bir yerlerini yırtmalılar.Başka şansları yok çünkü.
10-Şu AZ Alkmaar'ı gene sevindirdik ya neyse .....

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Helal Olsun Gürcan Bilgiç !!!!

Tribünlerin ruhu

Armanın Gururu Sarı Melekler....
Kadın Voleybol takımı için Telsim Tribünü'nde açılan bu pankart, Fenerbahçe tribünlerinin gönüllüsü üç büyük grubu, yaklaşık yedi bin taraftarı, Saracoğlu Stadı'ndan ayırdı.
Maçın uzatma anlarında, bitime üç dakika kala, sahayı göremediklerini iddia edenlerle, voleybolculara bu jestin yapılması gerektiğine inananların kavgası sonucunda 21 taraftar ceza aldı.
Sahaya bir şey atmadılar, küfür etmediler, rakip taraftara saldırmadılar, sakıncalı pankart açmadılar. Sporcularıyla gururlanmalarının sürmesini istediler ve kavga çıktı. Elbette doğru değil olanlar. Ama bir tribün terörü hiç değil. Bireysel, anlık reflekslerle geliştiler.
Hemen hepsi öğrenci olan bu çocuklara altı ay statlardan uzaklaştırma cezası geldi. Babalarının ellerine de 1700'er liralık fatura. Çocuğunu okutmak için bütçesini zorlayan bir aile reisinin, çocuğunun Fenerbahçe sevgisi için ödemesi gereken faturaydı bu.
Ortaya bir tercih durumu çıktı.
Ve son olarak Unifeb ayrıldı tribünlerden. Necdet Ersoy tarafından, "Üniversitede okuyan bu çocuklar tribünlerde kaynaşsınlar. İlerde hayata atıldıklarında hangi meslekte olurlarsa olsunlar, Fenerbahçelilik kimliğiyle birbirlerine destek olsunlar" felsefesiyle kurulmuşlardı.

KENDİLERİNİ SAHİPSİZ HİSSETTİLER
Büfeden sandviç alırken tutuklanıp, ceza alan arkadaşlarının durumuna düşmek istemediler.
Yapılan açıklamaya baktığımızda, gelecek kaygıları ön plana çıkıyor. "Sahipsiz" hissetmişler kendilerini. "Sırf üstümüzde tişört var diye tutuklanamayız" diyorlar. Çünkü yarın mezun olup, iş başvurusu yaptıklarında, savcılık kağıtlarında "holigan" yazabilir. Grup CK, Vamos Bien ve Unifeb... Tribünlere sadece renk aşkıyla gelip, Fenerbahçe sevgilerini, gövde gösterisine dönüştürmek isteyen, pırıl pırıl, gencecik çocuklar.

BİRİLERİ 'EMRET' DEMEYE DEVAM!
Bunu biz biliyoruz ama tek bir yönetici, başta stattan sorumlu Ömer Temelli olmak üzere, emniyete gidip ikna edici olmuyor. Avukat tutarak bu çocukların hakları savunulmuyor. Kamera görüntüleriyle olaylara karışanlarla-karışmayanların ayrılmasına çalışılmıyor.
Kimin, neden tribün kovaladığını bilecek kadar bu kulüp içindeyiz. Emirleri dinleyenler ile gönüllerini dinleyenler arasındaki farkı iyi biliriz. Tribünleri terk eden aslında Fenerbahçelilik ruhudur. Bu genç çocuklar "başkaldırının-çağın gerektirdiği vizyonun" temsilcileriydiler. Bilerek ve bilmeyerek, elendiler. Yerlerine başsallayıcılar gelecek, tribün diye bir sorun kalmayacak. Çekirdek yiyenler, "emret" demeye devam edecek.

Endişeler bitirilmeli

* FENERBAHÇELİ taraftarlar her gördüklerinde transferi soruyorlar. Bu konuda aldığımız elektronik posta sayısı da bir hayli fazla. Hiçbiri memnun değil. Kendilerini heyecanlandıracak hamlenin yapılmadığını söylüyorlar.
Endişeleri var. En büyüğü, geçen senenin "vurdumduymaz" oyuncularının yine aynı havada ve tavırlarının sürme ihtimali.
Güven erozyonu var ve bu, oyunculardan yönetime de sıçramak üzere.
Kombinelerini yenilemeyen taraftar sayısı bir hayli fazla. Satılan kombine sayısı ise 12 bin civarında.
Kırgınlık giderek artıyor. Çünkü oynanan futboldan memnun değiller. Kulüplerinin daha iyi olması için harcadıkları paranın da karşılığını almadıklarına inanıyorlar.
Aykut Kocaman'ın takımın başına gelmesini hemen herkes destekliyor. Fakat Aykut Hoca'nın nasıl bir takım yaratacağı, nasıl futbol oynatacağı, kadrodaki "tatlı hayatçılara" ne kadar hakim olacağını bilemiyorlar.
İlk soru hemen geliyor; "Yapabilir mi?" "Yapar" dediğimizde de inanmıyorlar. Çünkü öyle bir altyapı oluştu ki, önce görmeleri lazım.
Bu sessiz süreç içinde tek bir kulüp yöneticisi çıkıp, bu yangını söndürmek için iki kelime etmiyor. Aziz Yıldırım Kulüpler Birliği toplantısında boy gösteriyor, düğünlerde "şahit" oluyor ama taraftarını ikna edip, kombine almaya koşturacak dağarcığını yitirmiş durumda.

TEK BÜYÜKSEN SAKLANMA!
Konuştuğumuz yöneticilerin ilk bahanesi; "Galatasaray ne yaptı ki" oluyor.
"Sana ne Galatasaray'dan" diyeceğiz ama kibarlığımız engelliyor.
"Tek büyük" iddiasıyla ortaya çıkıyorsun, yine kendini başkasıyla kıyaslayarak performans ölçümü yapıyorsun. Yılların geçerli eleştirisi, "samimiyetsizlik"; bugünün nedeni. Fenerbahçe yöneticileri "saklanmayı" tercih ederek, Aykut Kocaman'ı taraftarın önüne atıyor. Sorsanız, "destek" derler. Tecrübe ise "adres değişimi" olarak yorumlar bu durumu...

 http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/bilgic/2010/07/14/endiseler_bitirilmeli

**************************
Harika yazmış.Helal Olsun.
İşte böyle acı gerçekleri yazdığı için Aziz Yıldırım ve müritleri kendisinden nefret eder.
Fenerbahçeliliği bile sorgulanır.Her zaman beğenerek okurum yazılarını.Çünkü gerçekleri yazar.
Gene duygularımıza tercüman olmuş.
Teşekkürler Gürcan Bilgiç.

2010 Dünya Kupasının Ardından.(3)

http://www.turkmanga.net/wp-content/uploads/2010/06/2010-Dunya-Kupas%C4%B1.jpg

TEKNİK DEĞERLENDİRME.

Önemli spotlar çıkarmak lazım bu dünya kupasından ;
* Total Futbolun Zaferi.
* Güçlü orta saha.
* Sağlam savunma.
* İyi Kaleciler.
* Bireysel yıldızlar değil takım olmak ve takım içi yıldızlar.
* Duran top organizasyonları.(Korner,frikik,uzun taç)
* Fizik - Kondisyon
* En iyi sistemin 4-2-3-1 olduğu.
* Altyapıdan doğru bir sistem ile doğru jenerasyonu yakalama.

Total futbol.
 Evet Hollanda'nın Total Futbolu turnuvaya damgasını vurdu.İlginç olan da finalde bu futbolu Hollanda değil İspanya iyi oynadı ve kazandı.Hollanda ise Cruyff'u bile çıldırttı.Öyle ki 8 sarı,1 kırmızı kart ile sahaya tekme atmaya çıkmış gibi anti - futbol oynayan Hollanda için şunları söyledi
 İngiliz basınına açıklamalarda bulunan Sarı Fare lakaplı yaşayan efsane, "Hollanda finalde çok kirli bir futboloynadı. İspanya'yı bol faul yaparak yıldırmaya çalıştılar. Kazanmak için çok adice bir yol izlediler. Açıkçası bir Hollandalı olarak bu durumdan çok utandım" şeklinde konuştu.
 ''Total futbol''ya da ''Hollanda Tipi Futbol'' nedir biraz açmakta yarar var.Yerden kısa ve çok sayıda paslı, her oyuncunun her pozisyonu oynadığı, her oyuncunun oyunun her iki yönünü de oynadığı futbol.Bugün Barcelona'nın en iyi uyguladığı sistem yani.Bu futbolun muciti kim peki ?
Reynolds isimli Hollanda'da yetişmiş Ajax futbolunun yaratıcısı bir İngiliz.Daha sonra yetiştirdiği Rinuls Michels ve Cruyff,Van Gaal ,Rijkaard gibi Barcelona'ya uyarlayan uygulayıcılar.Mourinho da bir Hollanda'lı değil ama Van Gaal'in Barcelona'daki tercümanı,scout ve yardımcı antrenörü olduğu için kapmıştır bir şeyler.
 Cruyff  Barclona'ya geldikten sonra bu temeli attı.Bugün Barcelona altyapısı ''La Masia'' orijinli gençlerin bugün İspanya futbolunu nereye getirdiğini gördük.Finalde İspanya takımında 6 Barcelona'lı futbolcu vardı,sonradan giren Arsenal'li ama Barca altyapısından yetişen Fabregas ile beraber 7.
 İspanya bu futbolun ekmeğini yiyor ve yemeye de devam edecek.
Hollanda ise final maçı hariç yeni konsept ile çok iyi geldi aslında.Onlarda eski oynadıkları bu futbolun sadece hücuma dönük yüzünü Van Marwikj'in savunmacı yönü ile iyi harmanlamış ve 25 maçtır kazanarak finale kadar gelmişlerdi.Bu değişimin tohumu da 2001'de atılmıştı.Simon Kuper'e göre ;2001 yılında İrlanda'ya mağlup olunduktan sonra ,O zamanki teknik menajer Marco van Basten, oyuncuların yedi tane emektarını bir otel odasında topluyor ve Hollanda'nın milli takımda nasıl bir sistem değişikliği yapması gerektiğini soruyor. Oyucuların tavsiyesi ile iki savunmacı ile orta sahada topu kazanmak ve sonra derhal hızlı hücuma geçmek temel strateji olarak alınıyor. Takım iki forvetle oynamıyor. Tek forvet bir oyun kurucu ve iki adet hızlı ama savunma da yapan kanat ile sahada yer alıyor. Tüm oyuncular da oyunun her yönünü ve her pozisyonu oynuyor.Van Gaal Bayern'e bunu oynattı bu sezon.Hiddink'te bizim Milli takıma yerleştirecektir.Artık kanat oyuncuları hızlı ve oyunun iki yönünü de oynayacaklardır.
 Güçlü orta sahalar dedik.
Orta saha bir takımın omurgası.Kalabalık orta sahada revaçta ancak bu orta saha oyuncuları artık oyunun iki yönünü de oynayabilen oyunculardan seçiliyor.Sadece koşmak yetmiyor,yaratıcılıkta lazım.Misal,Uruguay Milli takımında orta saha oyuncuları çok koşan,mücadele eden,pres yapan oyunculardı ancak yaratıcılık yoktu.2.maçtan sonra Forlan'ı 1-2 adım geriye 9,5 numara gibi bir pozisyona çektiler ve takımın çehresi nasıl değişti gördük.
 Şu tespit özetliyor ;
En önemli taraf ise FIFA antrenörlerinin tam 16 yıl önce hazırladığı önerilerin gerçekleşmesiydi. Onca sayfalık raporun en çarpıcı bölümü şöyleydi: 'Futbolda kazanmanın yolunun artık orta sahadan geçtiği, kondüsyonun öneminin ön plana çıktığı görülmektedir'. 
Sağlam savunma hattı.
 Savunmanın göbeğinde tandem oynayan  iki stoper birbirini tamamlayan çok iyi ikili olmalı.Biri geriden oyun kurabilen,oyuna katılan aynı zamanda kesici ve duran toplarda etkili,diğeri sert,yıldırıcı kesici ve duran toplarda etkili.Her ikiside çabuk olmalı.Sağ ve sol bekleri de zaten antrenörler çoğunlukla stoperden bozma oyuncularla oynatıyorlar.Ramos en iyi örnek.
İyi Kaleciler.
 O kadar iyi kadrosu ve etkili oynamasına rağmen Casillas'ın Robben'in ayağından 2 mutlak golü almasın en iyi örnektir sanırım.Uruguay kalecisi Muslera'nın 3.lüğü Almanlara hediye etmesini de.
Bireysel yıldızlar değil takım oyunu ve takım içi yıldızlar.
Messi,Rooney,C.Ronaldo,Kaka,Ribery,Anelka v.b.gibi süper yıldızların tek başlarına bir şey yapamadıklarını,aksine İspanya,Almanya,Uruguay  ve Hollanda örneklerinde olduğu gibi iyi bir takım ve içinde parlayan D.Villa,İniesta,Müller,Klose,M.Özil,Forlan,L.Suaraz,Sneijder,Robben gibi yıldızlar.
Duran top organizasyonları.
Bugün ''set play '' dedikleri yeni anlayışla korner,frikik,uzun taç gibi organizasyonlardan atılan gollerin oranı  % 40'dan fazlaymış.Hollanda'nın Brezilya'ya attığı 2.golü hatırlayın.Robben korneri ön direkte Kuyt'un kafasına atıyor,Kuyt arkaya aşırıyor ve Sneijder 1.73 boyuyla ilk kafa golü ve hayati önemde golü atıyor.
Fizik - Kondisyon olmaz şart artık.
Artık her takım en az rakibi kadar koşuyor.Antrenman sistemleri çok gelişmiş durumda.Kuzey Kore ,Brezilya'ya göz açtırmadı mesela.Yeni Zelanda'nın yaptığı ortada,yenilmedi.
4-2-3-1 sistemi.
Ben tek forvetli sistemi hiç sevmem bizim Fenerbahçe'de mesela ama işte nasıl  oynadığına başlı.Bizim gibi kanatları işlemeyen,orta sahadan Alex'ten başka destek görmeyen,ileride geberik Guiza ,öncesinde Kezman falan olan sistem tabii ki saç baş yoldurur.Total futboldaki orta sahadan ve kanatlardan müthiş destek alan forvet anlayışı en makbulü.4-2-3-1 sistemini en iyi Almanya ve Hollanda da gördük.
Deniz Gökçe gibi Ekonomi profesörü ama kendini futbol profesörü sanan ulemalar 4-5-1 diye anlamadan yazadursunlar.Orta sahada 2 tane iyi ön stoper veya ön libero ne denirse var.Hollanda da Van Bommel - De Jong.Almanya'da Kedira-Schwansteiger.Forvet arkası Sneijder ve M.Özil.Kanatlarda Robben - Kuyt,Almanya da Müller-Podolski.Kanatlar nasıl işliyor ve göbekteki 2 orta sahanın efektifliği nasıl gördük.
İspanya biraz farklı oynuyor.Tek ön libero Busquets defansın önünde emniyet sübabı görevi görüyor. Önlerinde Xavi-X.Alonso-İniesta-Pedro gibi 4 ileri-geri oynayan orta saha oyuncuları var.4-1-4-1 gibi oynuyor İspanya.
Altyapı ve Jenerasyon.
Hep iyi jenerasyon yakaladılar denir Şampiyon takımlara ama temeline pek bakılmaz.İspanya örneğinde olduğu gibi tamam iyi jenerasyon yakalandı ama altyapıdan bir sistemle oluşturulduğunu Barca'dan biliyoruz.
Hollanda'da öyle fundemental eğitimini iyi almış oyuncular.Final maçında  altyapıdan yetişen tam 17 oyuncu olması tesadüf değil herhalde.
Almanya öyle benim sevmediğim devşirme sistemi ile de olsa altyapıya ne kadar yatırım yaptıklarını yazmıştım geçenlerde.Euro 2000'den bu yana   göçmen vatandaşlardan devşirme projesi çerçevesinde  alt yapıya 800 milyon euro ve 17.000 Antrenör ile dev bir  organizasyon yapmışlar.İngiltere de toplam 900 alt yapı antrenörü varmış düşünün.
Almanlar böylece 23 kişilik kadrolarında 11 devşirme oyuncu alarak hem daha efektif ve üretken bir oyun formatı hem de son 50 yılın en genç yarı finalist takımı oluşturarak ileriki yıllar için ümit oluşturdular. Böyle bir proje  tebrik edilir ama ben sevmiyorum bu işi.

BENİM ALTIN 11'İM .
(4-2-3-1)
                              Casillas
 Maicon    Puyol       Pique         Van Bronchorst
                    Schwansteiger  Xavi
    Müller             Forlan             İniesta
                         David Villa
  Teknik direktör: Del Bosque (İspanya)

GÜMÜŞ 11'İM .
(4-2-3-1)
                   Neuer
 Ramos   Lucio    Mathijsen   Belhadj (Cezayir)
                Arevalo De Jong
Robben     Sneijder       Podolski
                  Klose 
Teknik direktör: Joachim Löw (Almanya)

 BRONZ  11’İM (4-2-3-1)
                  Enyeama (Nijerya)
      Lahm  Godin (Ponce-Şili)     Lugano      Morel (Paraguay)
              Endo (Japonya) (Perez (Uruguay) Mascherano
Alexis Sanchez    Honda (M.Özil)   Luis Suarez (Beausejaour - Şili)
                       Wittek
Teknik direktör: Milovan Rajevac  (Gana)


HAYAL KIRIKLIĞI  11’İ (4-2-3-1)
Green (İngiltere)
Gutierrez (Arjantin)
Cannavaro (İtalya)
Gallas (Fransa)
Zambrotta (İtalya) (A.Cole - İngiltere)
Melo (Brezilya)
Kaka (Brezilya) (Lampard - İngiltere)
Keita (Fildişi) (Ribery - Fransa)
Ronaldo (Portekiz)
Rooney (İngiltere)
Anelka (Fransa) (Messi-Arjantin)
Teknik direktör: Raymond Domench (Fransa)

13 Temmuz 2010 Salı

2010 Dünya Kupasının Ardından.(2)

http://www.turkmanga.net/wp-content/uploads/2010/06/2010-Dunya-Kupas%C4%B1.jpg

AKILDA KALAN NOTLAR 
1-G.Afrika'da yapılması.
İlk kez yeni bir kıtada yapıldı.Hem de gelir dağılımındaki adaletsizlikte dünyanın 2.ülkesinde.Halkın yarısının günde 1,5 dolar geliri olan,resmi rakamlara göre yılda 20.000 cinayet işlenen,55.000 kadın tecavüz edilen,120.000 hırsızlık ve kapkaç vakası görülen,AIDS virüsü (HIV)'nün nüfusun 5/1'inde görülen,turnuva sırasında fakir bölgelerdeki evsizleri bir çadır köye toplayıp görülmelerini engelleyen bir ülke 5 milyar dolar harcayarak biraz da FİFA'nın yardımı ile imaj düzeltmek için bu turnuvayı düzenledi.2,5 m.dolar gelir bekleniyordu satılan 3 milyonun üzerindeki bilet ve diğer gelirlerden.Çoğu biletlerin stadların dolu görünmesi için okullara ücretsiz dağıtıldığı da söyleniyor.Turnuva bitti fakir halkı,ellerinde kalan milyarlar harcanmış stadlar doyuracak mı tartışmaları yapılmaya başlandı bile.Bütün bunlara rağmen ABD,Yunanistan,İspanya gibi ülkelerin otel odalarındaki hırsızlık,1 kaç Çinli gazetecinin başına gelenler gibi az sayıdaki olayın ve Vuvuzela
belasının dışında iyi bir organizasyon yaptıklarını düşünüyorum.Umarım turnuva sonunda bekledikleri gelirlere
ulaşmışlardır ve bundan fakir halka biraz pay ayırabilirler.
2-Vuvuzela belası.
1 Ay boyunca kulaklarımızı mahveden bu yerel çalgı her türlü tepkiye  rağmen FİFA ve Organizasyon komitesi tarafından yasaklanmadı.Güya bu yerel çalgı ama üretiminin büyük kısmı da Çin tarafından yapılıyormuş.
Bazı Avrupa kanallarında sesi kesen teknolojiler bile geliştirmişler,kulak tıkacı satışları patlamış.
Şüphesiz 2010 G.Afrika denilince akla gelecek ilk sembol bu olacak.
3-Jabulani top.
 Adidas'ın ürettiği bu özel top akranları Fevernova, Teamgeist, Kopanya, Tango'lara göre çok tartışıldı.
Casillas ''Hain'',Gerard ''Yapış yapış'' bile demekten geri durmadı hakkında.
Gerçekten de top uzaktan atılan şutlarda ilginç bir şekilde tam kaleci'nin önünde yön değiştiriyordu,bir de yere sekti mi kontrol etmek imkansız ya taça ya kornere çıkıyordu.Kalecilerin adeta forvetler kadar kabusuydu.
Ancak grup maçlarından sonraki maçlarda giderek alıştılar.Kaleciler tüm suçu Jabulani'ye atmasınlar yani.
4-Kahin Ahtapot ''Paul''
Gerçekten çok ilginçti.2,5 yaşındaki bu ahtapot  Euro 2008’deki 6’da 4’lük tahmin başarısını Afrika 2010’da 8’de 8’e çıkararak kupanın gündemine oturdu.Yüzlerce TV kanalı ve internet sitesi canlı yayınladı tahminlerini.
Şüphesiz O da 2010 G.Afrika denilince unutulmayanlar arasında olacak.
5-Casilla ve Muhabir Sevgilisi Sara Carbonero.
Turnuva boyunca çok konuşuldu.İsviçre ve Paraguay maçlarından sonra yaptığı röportajlar gündem oldu.
Casillas final maçında başarılı oynayıp,kupayı alınca tüm sesleri kesti ve öpücük ile noktayı koydu.


6-Artık biraz magazinden uzaklaşalım.
Hakem Hataları ve Futbola Teknoloji girsin mi tartışmaları.
Akıllarda kalacak fahiş hatalar oldu.Almanya - İngiltere maçında Lampard'ın yaptığı vuruşun çizgiyi geçmesine karşın gol sayılmaması ve Meksika - Arjantin maçında Tevez'in ofsayttan attığı gol (Rossetti dev ekrandan golün ofsayt olduğunu gördü ama böyle bir kural olmadığı için iptal etmedi) ,ABD'nin Slovenya maçında
attığı sayılmayan gol,çıkarılmayan kırmızı kartlar,haksız kartlar - Klose'nin kırmızı kartı gibi - çok tartışıldı ve

FIFA olaylar sonrasında İngiltere ve Meksika'dan özür diledi.2014 Dünya Kupası için teknolojik gelişmeleri değerlendirebileceğini söyledi. Gol çizgisi konusunda yeni dönemde değişiklikler olabilir.Chipli top,çizgi hakemleri v.b.gibi.
7-Son Dünya Şampiyonu İtalya'nın Yeni Zelanda'nın bile gerisinde kalarak sonuncu olarak ilk turda elenmesi.
2006 Dünya Kupası’nı müzesine götüren İtalya’nın, bir sonraki kupada grubunu en son sırada tamamlaması herkesi şoka uğrattı. Marcelo Lippi yönetiminde sıkıcı bir futbol oynayan Gök Maviler’i en iyi anlatan açıklamayı kalecisi Buffon yaptı: Gruptan çıksaydık da, fazla ileri gidemezdik.
8-İngiltere'nin bir kez daha hayal kırıklığı.
 1966’da kupayı müzesine götüren İngilizler, teknik direktörleri Fabio Capello’ya yıllık 7.5 milyon Euro vererek, ‘Şampiyon yap bizi’ mesajını İtalyan hocalarına iletti. Ancak kalesinden hücumuna kadar sorunlu bir takım görünümündeki İngilizler, Premier Lig’deki yabancı yıldızların çokluğunun faturasını daha uzur süre ödeyecek gibi gözüküyor.
9-Fransa'nın Rezil Olması.
 Meksika, Uruguay ve Güney Afrika’nın bulunduğu A Grubu’nu sonuncu sırada tamamlayan Fransa, tarihinin en büyük hezimetlerinden birini yaşadı. Sadece 1 gol ve 1 puanla turnuvaya nokta koyan Horozlar’da Anelka’nın kadrodışı kalması sonrasında futbolcuların idmana çıkmaması, kupanın en büyük skandalıydı.
10-Sönen Büyük Yıldızlar.

Lionel Messi: Herkes onu, hocası Diego Armando Maradona ile karşılaştırıyordu. 2010 Dünya Kupası’nda kendisinden çok şey beklenen Lionel Messi, ne yazık ki Barcelona’daki performansını Güney Afrika’da  sergileyemedi. Barça’da La Liga’da 34 golle kral olan Messi, kupayı gol atamadan tamamladı. 
Cristiano Ronaldo: Dünyanın en pahalı futbolcusu Portekiz’in hem kaptanı hem de en büyük silahı Cristiano Ronaldo, bireysel futbolu ile varlık gösteremedi.La Liga'da 26 gol ile sezonu bitirmişti,burada 1 gol atabildi.
Wayne Rooney: Manchester United’ın gol yollarındaki silahı Wayne Rooney, tam anlamıyla bu kupada yokları oynadı. İngiltere’de 26 gol atan Rooney karavana attı.
Kaka : Formsuzluğu ile Brezilya'nın elenmesinde önemli  etkenlerden biriydi.
 11-Brezilya'nın Hüsranı.
 Kupanın en büyük  favorilerindendi.Hollanda maçının ikinci yarısında yedikleri beraberlik golünden sonraki şoktan çıkamamaları sonlarını hazırladı.Artık 2014'te evlerindeki turnuvayı bekleyecekler.
12-Parlayan Yıldızlar.
Forlan (Uruguay) 
Atletico’yla zaten harika bir sezon geçirmişti, ama bu sefer muhtemelen arkasında daha kötü bir takımla daha büyük iş başardı. Alışık olmadığı forvet arkası pozisyonunda , 4’ü süper toplam 5 gol attı. Takımının 40 yıl sonra ilk dörde girmesinde başrol oynadı.
David Villa (İspanya)
 Şampiyon İspanya’nın 8 golünden 5’ine skorer, birine asistçi olarak imza attı. Şili,Honduras ve Portekiz maçlarını tek başına kazanmasaydı, İspanyollar’ın sürpriz erken vedası kaçınılmazdı.
Andres İniesta (İspanya)
 Euro 2008’den sonra Afrika’2010’da da şampiyon olmalarında Xavi'yle birlikte başrol oynadı. Finaldeki golünün yanına Jarque jestini ekleyerek gönüllerin altın adamı oldu.
Thomas Müller (Almanya)
 Turnuvanın genç oyuncusu, gol kralı,en genç ve en erken skoreri olarak tarihe geçti. Üstelik gol krallığının yanına 3 gol pasıyla asist krallığını da ekledi.Bütün bunları 1 maç sarı kart cezası nedeniyle oynayamadığı halde yaptı.Oynamadığı İspanya maçı belki de ülkesinin kaderini belirledi yokluğuyla.
Wesley Sneijder (Hollanda)
 Real Madrit'ten sürgüne gönderildiği İnter'de çok başarılı sezon geçirmişti.Aynı formunu burada da devam ettirdi.Robben ile birlikte ülkesini finale taşıdı.Sezonu 4 kupayla tamamlamaya sadece 4 dakika mesafedeydi. 5 golle krallığa ortak oldu, bir de asist yaptı.
13-Unutulmaz sözler
Gana Teknik Direktörü Milovan Rajevac: Herkes kendine gelsin. Suarez bir kahraman değil. Bu Tanrı’nın eli olamaz. Bu sadece şeytanın eliydi.
Fransa kaptanı Patrice Evra: Turnuvadan elendiğimiz için kendimizi küçük bir futbol ülkesi gibi hissediyoruz. Bu bana acı veriyor.
Arjantin’in hocası Maradona: Almanya yenilgisi sonrası sanki yüzüme Muhammed Ali’den bir yumruk yemiş gibi hissettim. Hiçbir şey için gücüm kalmadı. Futbolu bıraktığım gün bile daha acısızdı.
Portekiz’in yıldızı Cristiano Ronaldo: Gol ketçap gibidir. Bazen ne kadar çalışırsanız çalışın, şişeden çıkaramazsınız. Bazen de istediğinizden fazlası tabağa dökülür.
Uruguay Teknik Direktörü Oscar Tabarez: Güney Kore’nin savunmasını şöyle özetleyebiliriz; Futbol kısa bir battaniye gibidir. Ya başınızı ya da sadece ayaklarınızı örter.
Final maçının hakemi Webb’in eşi: Evde kendi çocuklarına bile sahip çıkamazken, nasıl sahadaki 22 kişiyi yönetiyor anlamıyorum.
14-Maradona'nın iflas eden teknik adamlığı.

 Günümüz futbolundan uzak hala kendi oynadığı yıllarda kalmış mantalitesi ile sadece hücum ve bireysel yıldızların ayaklarına baktı.Orta sahanın kilit mevkii olduğunu ,defansı iyi olmayan takımın ilerleyemeyeceğini göremeyecek kadar kördü.Cambiasso,GagoZanetti gibi önemli oyuncuları kadroya almayarak zaten kafadan
dezavantajlı başlamıştı ama sakalı,giyimi,aksesuarları,Arjantin'in şampiyon olması durumunda Buones Aires sokaklarında çıplak dolaşacağım gibi magazinel tavır ve açıklamaları ile futbolcuları öpüp,sarmalamalayan gazlamaları yetmeyecekti,yetmedi de.
13-Diego Forlan (Uruguay)
Kariyerinin en verimli çağında olan ve futbolculuğunda son bölümü müthiş yaşayan Forlan kuşkusuz kupanın en heyecan verici oyuncularından biriydi. Özellikle şutları ve Uruguay'a kazandırdıklarıyla Forlan kupayı 5 golle kapatırken, Altın Top'un da sahibi oldu. Özellikle Uruguay - Almanya maçında kaydettiği gol şimdiden kupa tarihinde jeneriklerdeki yerini aldı.Uruguay'da adeta ''Ulusal Kahraman'' ilan edildi.Son 1 Ay'da doğan erkek çocukların 10'un 7'sine ''Diego'' ismi verilmiş.
 14-Luis Suarez'in Eli.
Çeyrek final maçlarının belki de en heyecan verici mücadelesi Uruguay ile Gana arasında oynandı. Uzatmaların son dakikasında Luis Suarez'in, gole giden topu elle keserek oyun dışı kalması ardından kazanılan penaltı atışını Asamoah Gyan'ın kaçırması ve akabinde penaltılara giden maçtan Uruguay'ın tur biletiyle ayrılması, Luis Suarez'i halk kahramanı yaparken golcü oyuncunun kırmızı kartlık hareketi, 1986 Dünya Kupası'nda Maradona'nın elle attığı golün ardından "2. Tanrı'nın eli" vakası olarak tarihteki yerini aldı.
15- 3 penaltının kurtarıldığı İspanya - Paraguay Maçı.
Bunu da gördük! 2010 Dünya Kupası'nda heyecandan uzak, çekişmeli maçların olmadığı, sürpriz bir takımın sıçrama yapmadığı ve kötü futbolun sergilendiğini düşünenlerin sayısı hiçte az değildir. İspanya ile Paraguay arasındaki Çeyrek final maçında 1 dakika ara ile karşılıklı atılan penaltıların kaçması bizlere heyecanın kralını yaşattı. Sıkıcı giden maçın ikinci yarısında Paraguaylı Oscar Cardozo, bir dakika sonrasında da İspanyol Xabi Alonso'nun kullandıları penaltı vuruşlarında kaleciler topun filelerle buluşmasını engelleyerek adrenalini tavan yaptılar...
16-Uruguay Milli Takımı.
Kaptan Lugano önderliğinde ,Forlan & Luis Suarez gibi parlayan hücumcu yıldızları ile,savaşan orta sahası,sağlam defansı  birlik ve beraberlik ile çok kişinin beklemediği Yarı final yaptılar.
Turnuvanın en dikkat çekici takımlarından biriydi.
17-Gana'nın Trajedisi.
Afrika'nın ayakta kalan tek temsilcisi genç aslanlar temdit penaltısını Gyan Asamoah'ın (Fener'e gelmesi sözkonusu bu adamın şaka gibi ya) üst direğe nişanlaması ile tarihi bir başarıdan döndüler.
18-Turnuvanın tek yenilmeyen takımı Yeni Zelanda.
3 maçta da yenilmeyerek 3 beraberlik ile son Şampiyon İtalya'yı geçmeyi başararak tarih yazdılar.
Dünya Kupası öncesinde BusinesWeek dergisi uzmanları Dünya Kupası’na katılan takımların analizini çıkarmış ve Yeni Zelanda bu analizin son sırasında yer almıştı. Yeni Zelanda’ya verilen bahis oranı ise 1’e 2000’di. Uzmanlar ‘Attıkları bir gol ülkeyi sevince boğmaya yetecek’ yorumları bile yapmıştı.
19-Abdel Kader Keita.
G.Saray'ın kendilerine layık bu emek hırsızı sahtekar futbolcusu gene yapacağını yaptı ve Kaka'yı bu kez oyundan attırdı.
20-Turnuvanın Hakemi : Ravşan Irmatov (Özbekistan)
http://www.fifa.com/mm/ProfileTool/Referee/196867.jpg
Final maçını İngiliz Howard Webb yönetti ama turnuvaya damgasını vuran hakem Özbek Irmatovdu.2008 FIFA Kulüpler Şampiyonası finalini yönetmesine rağmen Dünya Kupası açılış maçına çıkmasına şüpheyle yaklaşılıyordu. Harika performansıyla şüpheleri boşa çıkardı, Arjantin-Almanya ve dünya üçüncülüğü maçı dahil 5 iyi müsabaka yönetti.
21-FİFA'nın Gelirleri.
Turnuva sonrası ekonomik veriler yakında açıklanır ama başlamadan beklentiler şu şekildeydi.
Sadece yayın ve sponsorluk geliri 3.3 milyar dolardı.Kupası sonrası net 1 milyar dolar gelir hesaplıyorlardı.
(Turnuva öncesi bir yazı)

FIFA banka gibi
FIFA’nın son dönemdeki bu gelir artışında en büyük pay sponsorluklardan ve yayın hakları satışından geliyor. İngiltere merkezli sponsorluk araştırmaları şirketi Sportscal’a göre 2007-2010 yıllarını kapsayan dört yıllık dönemde FIFA’nın toplam geliri 3.4 milyar dolara ulaşacak. 
Bunun büyük bir bölümü dünya kupası bağlantılı anlaşmalardan sağlanacak. 2003-2006 döneminde ise FIFA’nın gelirleri 2.3 milyar dolar düzeyinde bulunuyordu. FIFA, sadece 2010 Dünya Kupası yayın haklarından 2 milyar 290 milyon dolar elde etti.
Bunun 1 milyar 310 milyon dolarlık kısmı Avrupa’daki yayın haklarından geliyor. FIFA 2014 Dünya Kupası’nın bazı bölgeler için yayın haklarını da 2010’la beraber satarak şimdiden 2 milyar 50 milyon dolarlık geliri garantiye aldı. Brezilya’daki kupa yaklaştıkça muhtemelen bu rakam daha da büyüyecek. 2010 ve 2014’teki iki turnuva için en fazla yayın hakkı ödeyen iki ülke ise İtalya ve ABD oldu. İtalya 444 milyon dolar, ABD ise 425 milyon dolar ödedi.

2.5 milyar dolar harcadı
Ülkeler, Dünya Kupası’nı organize etmek için adaylıklarını koyarken işin sadece sportif yönünü değil, ekonomik yönünü ve tanıtım yönünü de hesaba katıyor. Güney Afrika (GA) hükümeti, gelişmekte olan ülkeler sınıfında bulunmasına ve nüfusunun yüzde 40’a yakını yoksulluk sınırının altında olmasına karşın 2010 Dünya Kupası organizasyonu için önemli bir bütçe ayırdı. Hükümet, altı yıl önce 2010 Dünya Kupası Organizasyon Komitesi’ne tamamen kamu bütçesinden stadyum inşaatları için 1.2 milyar dolar, altyapı yatırımları için de 962 milyon dolar tahsis etti. Takip eden yıllardaki ek bütçelerle Güney Afrika’nın 2010 Dünya Kupası için toplam yatırımı yaklaşık 2.5 milyar dolara kadar yükseldi.
FIFA da organizasyonun eksiksiz gerçekleşebilmesi için 700 milyon doları Güney Afrika’da olmak üzere toplam 1..2 milyar dolar harcamayı taahhüt etti. 2002 Dünya Kupası’nı organize eden iki ülkeden Japonya yeni stadyumların inşası ve altyapı yatırımları için toplam 4.6 milyar dolar harcadı. Güney Kore’nin yatırımı ise yaklaşık 3.1 milyar dolardı.

ABD 4 milyar kazanmıştı
Kupa sonrası Güney Kore’ye 140 milyon dolar, Japonya’ya ise 46 milyon dolar kaldı. Almanya’daki 2006 Dünya Kupası’nda ise stadyum inşaatları için 2.2 milyar dolar ve diğer altyapı çalışmaları için 2.3 milyar dolar harcanmıştı.
Kupanın ardından vergiler ve FIFA payı çıkarıldıktan sonra organizasyon komitesine 92.2 milyon dolar kaldı. Getirinin diğer kısmı ise ev sahipliğine paralel olarak ekonomik canlanma, turizm gelirlerinin artışı gibi dolaylı kalemlerden sağlanıyor.
1994’te Dünya Kupası’na ev sahipliği yapan ABD’nin 4 milyar dolarlık ek gelir sağladığı öne sürülmüştü. Japon Dentsu Enstitüsü, 2002 Dünya Kupası sayesinde ülke ekonomisinde 26.5 milyar dolarlık bir canlanma olacağını öngörmüştü. Güney Kore kalkınma enstitüsü de 2002 Dünya Kupası’nın GSYİH’ye yüzde 2.2 düzeyinde etki edeceğini hesaplamıştı.
Alman iktisatçı Bernd Rahmann, Almanya Futbol Federasyonu’na kupa öncesi hazırladığı raporda 2006 Dünya Kupası’nın ülke ekonomisine 2.3 milyar dolarlık bir katkı sağlayacağını öngörüyordu. Güney Afrika için daha mütevazı ekonomik etki tahminleri yapılıyor. Bir danışmanlık şirketi, Dünya Kupası’nın ekonomik etkisinin Güney Afrika’ya 6.6 milyar dolar katkı sağlaması bekleniyor. FIFA’nın tahminine göre Güney Afrika’ya gelecek turist sayısı 450 bin civarında olacak.
FIFA ne ödüyor?
FIFA, 2006’da 32 milli takıma toplam 261 milyon dolar öderken bu rakamı 2010 Dünya Kupası’nda yüzde 61 oranında artırdı ve 420 milyon dolara yükseltti.
Öncelikle turnuvadaki her milli takım 1 milyon dolarlık kamp ve konaklama yardımına hak kazanıyor. Sonra grup maçlarında elenenler dahil her takım başarısına göre ödüllendirilecek. Şampiyon milli takımın kasasına 30 milyon dolar girecek. Ayrıca, futbol kulüpleriyle 2007’de yaptığı anlaşmaya göre FIFA, Dünya Kupası’na gönderilen her oyuncu için de kadroda yer aldığı gün başına 1600 dolar ödeyecek. Bu tazminatların toplamı da 40 milyon doları bulacak. 

22-TRT Yayıncılığı.
 Ne yazık ki yayıncı kuruluş gerek bilgisiz spikerleri ile gerek çok tartışılan yorumcusu Ömer Üründül ile gerekse de maç öncesi ve maç sonrası yorum programlarıyla sınıfta kaldı.Başarısızdılar.Maç yorumları için biter bitmez NTV SPOR'a geçtim.Final maçını anlatan Spor Müdürleri Yalçın Çetin öyle aymaz bir şekilde
maç sonrası abuk subuk kendi reklamlarını yaparken ,Bursaspor'un hazırlık maçlarını yayınlıyoruz bilmem ne derken kupa ve madalyalarını alıp şeref tribününden inen İspanyol futbolcuları iki taraflı dizilmiş alkışlarla tebrik eden Hollanda'lı futbolcuların bu mükemmel centilmenlik gösterisini bile anlatamadı.Yuhhh dedim yuhhhh.
23-Teknik değerlendirmeye geçmeden son olarak ,İspanya Milli takımının Madrit'teki Şampiyonluk gösterilerini ve bize izleme imkanı sağlayan NTV SPOR'a teşekkür etmeden geçmeyeceğim.
Mükemmeldi sevinç gösterileri.Tüylerim diken diken oldu.Bu yönü ile de hakettiler kupayı İspanyollar.
Ayrıca çok önemli bir noktada ,kutlamalarda tek bir bayrak altında tek yumruk olabilmeleri.
İspanya da ayrılıkçı hareketler malum.Katalanlar,Basklar,Endülüsler v.s..İspanya BaşbakanıZapatero, İspanya Milli Takımı'nın tarihinde ilk defa Dünya Kupası'nı kazanmasıyla ilgili olarak, 'Bu zafer, ulusal birlik ve güveni tekrardan elde etmemize yardımcı olabilir' dedi.Kutlamalarda en çok sevinç gözyaşı dökenlerin ayrılıkçı Katalanlar olması çok dikkat çekiciydi.
24-Kupanın Şarkısı Shakira'nın söylediği ''Waka Waka'' da çok güzeldi.

Etiketler