12 Haziran 2010 Cumartesi

Fenerbahçe Ülker'de Yeniden ''Aydın''lık Dönem !!!


Fenerbahçe-Direktör Örs, coach Spahija


 2 gündür yazılıp ,çiziliyordu.Resmi siteden açıklanmasını bekledim.O açıklamada  geldi.


AYDIN ÖRS GENEL KOORDİNATÖR
11 Haziran 2010 Cuma

Türk basketbolunun duayen isimlerinden biri olan Sayın Aydın Örs kulübümüz basketbol şubesi genel koordinatörlüğü görevine getirilmiştir. Kendisine yeni görevinde başarılar dileriz...

FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ
 http://www.fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=19914

Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımızın yeni antrenörü Neven Spahija ile anlaşma sağlandı. 
Hırvat antrenörümüzün imza töreni ise ilerleyen günlerde kamuoyuna duyurulacaktır.
Neven Spahija kimdir?
6 Kasım 1962 tarihinde Hırvatistan’da doğan Neven Spahija,  Hırvatistan’da KK Cibona, Slovenya’dan Olimpija Ljubljana ve KK Krka Novo Mesto’yu, Rusya’da Avtodor Saratov’u, İtalya’da Euro Roseto’yu, Litvanya’dan BC Lietuvos Rytas’ı, İsrail’den Maccabi Tel Aviv’i , İspanya’dan Tau Baskonia ve son olarak da Valencia Basket’i çalıştırdı.
http://www.fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=19915


 Yuvana Hoşgeldin ''Adam Gibi Adam'' Aydın Hocam diyelim.


Aydın Örs, Fenerbahçe’de
Mahmut Uslu gibi kerameti kendinden menkul birinin sırf şahsi egosu sonucu 3 yıl boşa geçti.
Evet Tanejviç ile de 2 Lig Şampiyonluğu,EL Top 8 falan yaptık ama kim mutluydu ?
Aydın Örs ile başlayan ve 3.yılında önemli bir ivme sağlanmış ''FB Basketbol Kültürü'' oluşturma
projesi sekteye uğratılmıştı.Mahmut Uslu kankası  Turgay'ın isteğini yerine getirmek uğruna harcadı zamanlarımızı.2010'da Final palavraları ile de milleti uslu uslu kandıracağını sandı ama 3 yıl sonra bu kez ''usul usul'' giden kendisi oldu.
 Yeni bir dönem yeni bir organizasyon başlıyor.
Spahija yeni koç.Ertuğrul Erdoğan yardımcısı olacak sanırım.Harun Erdenay'ın menajer olacağı söyleniyor.Keşke İbo veya Damir Mrsiç olsaydı.
 
 Ayrıca  Spahija her ne kadar çok methedilen,övülen bir koç olsa da kendisine çok güvendiğim Murat Murathanoğlu'nun kendisi hakkındaki  olumsuz yorumları kafamı karıştırıyor.
Spahija önce savunmaya önem veren o yüzden de oynattığı baskebol beğenilmeyen bir koç.
 Aydın Hoca bence Koç olarak çalışmalıydı.Genel Direktörlükten daha fazla katkısı olurdu.
Neyse hayırlısı olsun.Her şey daha iyi olacak.
 Tanjeviç hakkında ısrarla bir şey yazmak istemiyorum.Aziz Yıldırım devam etmemi istedi,ben reddettim açıklamasına resmi siteden cevap verildi ama medyaya verildi sanki.Umarım anlamıştır.Ayrıca Mirsad dururken dopingçi Kerem Gönlüm'ü Milli takıma çağırması ve toplantıda gene kendisine methiyeler düzmesi,O olsaydı Milli takım ilk 4'e girerdi demesi,Fenerbahçe'nin bu yüzden çalınan Şampiyonluğunu hiç dile getirmemesi gene sinirlerimi zıplatmaya yetmişti ama hasta adam uğraşmayayım dedim ve ayrı başlık yapmadım,buradan 2 cümle ile geçiştiriyorum.Acil şifalar bir kez daha.Yolu açık olsun.

A GRUBU : Uruguay - Fransa : 0-0

Nicolas Lodeiro of Uruguay is shown a red card

Fra-Uru 1.JPG
Fra-Uru 2.JPG
Forlan MAN.JPG

Beklediğim gibi kısır geçen bir maçın sonucunda beraberlik çıktı.Bozarsa Uruguay bozar demiştim ama bu görüntüleri ile 1 puan almaları başarı oldu.Oyun disiplinleri,mücadeleleri iyi Uruguay'ın ama en zayıf yerleri orta sahaları forvete yeterince destek veremeyince ,Forlan ve Luis Suarez top almak için hep orta sahaya kadar geldiler,ceza sahası içinde topla buluşamadılar.Tek pozisyonlarında Luis Suarez'in geriye sektirdiği kafada
Forlan önüne düşen topu net gol pozisyonuna rağmen değerlendiremedi.Bir de ilk yarıda bir şutu vardı o kadar.Fransa'nın da pozisyonu yok.İlk yarıda soldan Evra'nın kestiği topta Govou dokunamadı. Uruguay'da dediğim gibi orta sahada bir yaratıcı ,maestro görevi yapan oyuncu yok.Oynayan oyuncular çok mücadeleci
iyi oyuncular ama inceci değiller.Arevalo göbekte,sol kanatta 11 numara Alvaro Perreiera çok dikkat çekti.Forlan çok çalıştı,çok çabaladı ama golü bulamadı.Bence bundan sonraki maçlarda Oscar Tabarez eğer gruptan çıkmak istiyorsa Forlan'ı orta sahaya forvet arkası gibi bir pozisyona çekip,Luis Suarez'in yanına ya Abreu ya da Edison Cavani'yi çekmeli.3'lü defans oynuyorlar.Lugano-Godin-Victorino üçlüsü Anelka'ya ve kanatlardaki Ribery ve Govou'ya koridor bırakmadılar.Kademeli alan savunma ve bire bir markajlarla açık vermediler.Nitekim Domenech sonradan Malouda,Henry ve Gignac gibi ofansif yıldızları soksa da sonuç alamadı.Dediğim gibi Uruguay oyun disiplini ve mücadele açısından iyiydi ama yaratıcılık olarak kötüydüler.
Fransa'yı aslında iyi buldum.İyi oynadılar ama açamadılar defansı.Kurguları da iyiydi.Orta sahada Diaby'nin yanına Gourcuff'u koymuş Malouda bekleniyordu.Kanatlarda Ribery ve Govou uçtaki Anelka'yı besleyecekti.
Defansın önünde Toulalan da ön libiero olarak iyi oynadı.Sol bek Evra efektifti.Göbekte Gallas sağlamdı.
Sağ bek Sagna ise çok sert oynadı.Japon hakem kötüydü.65.dk.da Evra'yı ikinci sarıdan atmadı.Aynı dakika içinde oyuna yeni giren Lodeiro'ya aynı hareketten ilk sarısını gösterdi.İkinci gördüğü sarı haklıydı gerçi.
Bir an Bünyamin Gezer gibi eyyamcı,çifte standartçıları anımsadım.Japon hakem aynen öyleydi.
Bizim Lugano bildiğimiz gibiydi.Gene savaşçı,sağlam,konuşkan ve sarı kartını gördü.93.dk.da gereksiz bir hareket yaptı.O frikik gol olsaydı yakmıştı takımını.Allahtan Henry auta attı.
Uruguay kalecisi Muslera'yı da beğendim.
TRT Spikeri Levent Özçelik güya tecrübeli ama O da oyuncuları karıştıranlardandı.
Domenech'in kaderi falan diyordu.Zaten yerini Blanc alacak bu belli.Sonradan uyarılmış olsa gerek ki Blanc'a bırakabilir yerini falan dedi.Biraz takip etmek lazım dünyayı,gelişmeleri.
 Sonuçta ; kazançlı çıkan 10 kişi de kalan Uruguay oldu.Fransa'nın işi zor olsa da Meksika'yı falan geçebilirler gibi geliyor bana.Meksika'yı hiç iyi bulmadım.

A GRUBU : G.Afrika - Meksika : 1-1

Mexico's defender Rafael Marquez (front) celebrates after scoring 
against South Africa

G.Afr-Mek 1.JPG
G.Afr-Mek 2.JPG
Şabalala.JPG

Açılış maçı olarak iyi bir maç olduğunu düşünüyorum.Meksika ilk 30 dakika çok iyi futbol oynadı.Bu süre içerisinde golü bulamaması şanssızlıktı kendileri adına.Ancak ikinci yarı sanki pilleri bitti ve G.Afrika oynamaya başladı.Nitekim hafif ofsayt kokan uzun bir kontra pası 8 numara Tsabalala harika bir sol ayak şutu ile çatala
takınca beklenmedik bir şekilde öne geçtiler.Moral kondisyonla oyun  hakimiyetini de ele aldılar.Aguirre'nin oyuncu değişiklikleri de etkili oldu ve Meksika dengeyi kurdu.Nitekim soldan oyuna sonradan giren Deportivo'lu Andres Guardado'nun ortasında G.Afrika defansı ofsayt tuzağı yapmak istedi ancak Kaptan Aron Makoena (Bursaspor da istiyormuş) tek başına kalıp ofsaytı bozunca ileri çıkan ön libero Rafael Marquez beraberlik sayısını kaydetti.Ortaya çıkarabilirdi ama kendisi vurdu,kaleciyi avladı.Riskti aslında.
Meksika'yı beğenmedim.İkinci yarı rakımda etkilemiş olabilir ,oyundan düştüler.
Sadece G.Dos Santos etkili oynadı.Vela ve Santrfor 9 numara Franco etkisiz kaldılar.Guardado'nun yedek
olmaması lazımdı.Göbektei çift stoperleri Osorio (5) ve Rodriguez (2) ağır kalıyorlar.G.Afrika 1-0 öndeyken 11 numara Modise ile 2 net gol pozisyonunu değerlendiremedi.Son dakikada da gene goldeki gibi uzun bir
kaleci pasında bu kez 9 numaralı Mphela iyi vuramayınca direkten dışarı gitti ve galibiyet şansı kayboldu.
 Aslında ilk yarıda oyunun hakimi gibi görünen Meksika idi ama G.Afrika ve Parreira'nın meşhur alan savunmasını aşamadılar.İkinci yarıdaki oyunla G.Afrika galibiyeti kaçırdı.3 gol pozisyonu harcadılar.
 Meksika'da Rafael Marquez stoper oynamalı bence.Orta sahada defansif ön libero oynuyor.Fena da oynamadı ama defansta göbekte sıkıntı çekiyorlar.Kalecileri de kötü.Ömer Çatkıç efekti 37'lik Oscar Perez
çok kötüydü.Bence Ochoa kaleyi devralmalı.Ömer Çatkıç bile bundan iyidir.Ayrıca bir tane iyi bir golcülerinin olmaması Meksika futbolu adına ayıp.Hala 37'lik C.Blanco bir umut.Hugo Sanchez gibi bir golcü lazım.G.Afrika'da ismini okunuşu farklı olduğu için unuttuğum Şabalala kendisini herkese iyi hatıtlattı.Haklı olarakta maçın adamı seçildi.G.Afrika'lı oyuncuların çok iyi fiziği var.Gram yağ yok vücutlarında.Çok iyi mücadele ettiler.Beklediğimden daha iyi oynadılar.Pienaar durgundu biraz.Kaleci Khune ve Sağ bek Gaxa iyi oyuncular.Parreira ilk yarıda dökülen sol bek Thwala'yı çıkarıp Masilela'yı alarak iyi iş yaptı.
Şu Vuvuzelalar felaket yalnız.Yok böyle bir şey.Kafam şişti.Ki kaleci Khune beğenmemiş çıkan sesi,seyircilerin daha fazla ses çıkarmalarını istemiş.Hayret yani.Daha da mı ?
 TRT ,maçı anlatan Spor Müdürleri Yalçın Çetin'in oyuncuları tanımadan sürekli karıştırarak anlatması ve çok uzun süre ekrana skor ve dakika bildiren yazı koymaması ile (80.dk.da hatırladılar) ilk maçtan sınıfta kaldı.
Maçın rejisi ,çok sayıda kamera ,çekimler v.s. hepsi iyiydi ama G.Afrika'nın golü öncesini sadece ofsayt kamerasından vermediler.
Neticede beklenen sonuç diyebiliriz ama Meksika bu G.Afrika'yı yenemeyerek avantaj kaçırdı.G.Afrika ise her an sürpriz yapabileceğini gösterdi.

11 Haziran 2010 Cuma

Büyük Şölen Başlıyor !!!!!!!!!!

Futbol festivali bugün başlıyor.

1 Ay boyunca biz futbolseverler bayram yapacağız her ne kadar TRT uyduya şifre koysa da artık eski veya küçük televizyonlardan izleyeceğiz.

   Dünya kupası ilk kez başka bir kıtada da öncekilere göre daha fakir bir ülkede yapılıyor.G.Afrika Cumhuriyeti pek  çok sorunu olan bir ülke olmasına rağmen
Güney Afrika hükümeti, organizasyon için 1.2 milyar dolar (stadyum inşaatları) ve 962 milyon dolar (altyapı yatırımları) tahsis etti. Ek  bütçelerle  toplam yatırım yaklaşık 2.5 milyar dolara kadar yükseldi.
 

50 milyon nüfuslu ülkede 12 milyon insanın barınağı yok.Sadece Cape Town'da 400 bin konut açığı var.Ülke çapındaki gecekondu mahallelerinin sayısı ise 2 bin 700. Hükümet sokaklarda yaşayan evsizlerin görüntüyü kirletmemesi için 500-600 bin barakadan oluşan  ''Teneke Kent'' inşa etti ve  yaklaşık 15 bin insan bu teneke eve hapsedildi.Fakir halk Dünya Kupasından şikayetçi.Büyük tepki gösteriyorlar.Öte yandan FİFA ise  rekor gelir bekliyor.

 * 9 Kentte 10 Statta toplam 64 maç yapılacak.

* Avrupa kıtasından 13,Afrika'dan 6,G.Amerika'dan 5,Asya'dan 4,Kuzey Amerika'dan 3 ve Okyanusya'dan 1 takım mücadele edecek.

* Gruplarda maçlar tek devreli lig usulü şeklinde oynanacak. Gruplarında ilk iki sırayı alan takımlar, 2. tura yükselecek. Bu turla birlikte karşılaşmalar tek maç üzerinden oynanacak ve 120 dakika süresince eşitliğin bozulmaması halinde galip gelen takımı,  penaltı atışları belirleyecek. 2010 Dünya Kupası’nda oynanacak 64 maçın tamamı TRT-1 veya TRT-3  ekranlarından canlı yayınlarla futbolseverlerle buluşacak.

* 2010 Dünya Kupası’nda takımlara dağıtılacak ödül miktarı 420 milyon dolar olurken, bir önceki Dünya Kupası olan Almanya 2006’ya göre artış oranının yüzde 60 olduğu belirtildi. Turnuvaya katılan 32 takıma da hazırlık masrafları için 1 milyon dolar ödenirken, gruptan çıkmayı başaramayan ekiplere 8 milyon dolar verilecek. 2. tura yükselen takımlar 9, çeyrek finale kalanlar 18, yarı finalistler 20 milyon dolar kazanırken, şampiyonluğa ulaşacak ekibe 30, diğer finaliste ise 24 milyon dolar verilecek. 

* Ayrıca, futbol kulüpleriyle 2007’de yapılan anlaşmaya göre FİFA , Dünya Kupası’na gönderilen her oyuncu için de kadroda yer aldığı gün başına 1600 dolar ödeyecek. Bu tazminatların toplamı da 40 milyon doları bulacak.

* Finallerde futbolcuların ’bakkaldan alınmış’ ve ’berbat’ diyerek nitelediği Adidas’ın Jabulani isimli topu kullanılacak. Zulu dilinde ’kutlama’ anlamına gelen Jabulani’nin üzerinde, her takımın 11 futbolcuyla sahaya çıkmasını ve Güney Afrika’da konuşulan 11 resmi dili simgeleyen 11 renk bulunuyor.

* 32 ülkeden toplam 736 futbolcu mücadele edecek.   En çok İngiltere Premier lig'ten.117 oyuncu.Bizim ligimizden 15 futbolcu yer alacak. gs'den Kewell,Neill,G.Dos Santos,Elano,Keita Fenerbahçe'den Lugano ve yeni transfer Stoch,bjk'den Holosko ve Tello.Antalyaspor'dan Jedinak,Kayserispor'dan Süleymanou,Ankaragücü'nden Geremi,Sapara,Vittek,Trabzonspor'dan Song.

*  Dünya Kupası, 36 yıl önce İtalyan heykeltıraş Silvio Gazzaniga tarafından Milano’da yapıldı. 6 kilo 175 gram ağırlığında, 36,8 santimetre boyunda olan kupa, 18 ayar altın. Kupanın altında bugüne kadar şampiyon olan Uruguay, İtalya, Almanya, Brezilya, İngiltere,  Arjantin ve Fransa’nın isimleri yazıyor. 5 kez mutlu sona ulaşan Brezilya listede ilk sırada yer alıyor. Finalden sonra şampiyon takıma verilen kupa, birkaç hatıra fotoğrafı çektirildikten sonra FIFA görevlileri tarafından bir kopyasıyla değiştiriliyor.

* Futbolcular kadar teknik direktörlerin de mücadelesine sahne olacak 2010 Dünya Kupası’nın en çok kazanan teknik adamı İngiltere Milli Takımı’nı çalıştıran  Fabio Capello olacak. Primlerin dahil olmadığı yıllık ücreti 8.8 milyon euro olan 63 yaşındaki İtalyan teknik adamı, 3.3 milyon euro ile İtalya Milli Takımı Teknik Direktörü Marcello Lippi takip ediyor.  Listenin üçüncü sırasında ise 2.5 milyon euro ile Almanya Milli Takımı’nı çalıştıran Löw  bulunuyor.

* Zengin ve Yoksul
Kupada mücadele edecek 32 takımın kafileleri farklı bütçelerde konaklamaları tercih ederken, en pahalı konaklamayı Fransa Milli Takımı yapacak. Knysna’daki beş yıldızlı Pezula Resort’un çift kişilik odalarının geceliğinin 589 euro olduğu bildirildi. 395 euro ile  Japonya ikinci sırayı alırken,  Kamerun ve Almanya 319 euro ile üçüncülüğü paylaştılar. Durban kentinin banliyösünde bulunan otelin geceliği 319 euro.Sırbistan 115 euro ve Galatasaraylı Abdulkader Keita’nın bulunduğu Fildişi Sahili 112 euroyla daha mütevazı bütçelerle konaklayan takımlar arasında yer alıyor.

* Dünya Kupası’nın resmi maskotu olan Zakumi, maceraperest bir Afrika leoparı. Futbol sahasında kamufle olmak amacıyla saçlarını yeşile boyayan Zakumi, neşesi, maceraperestliği ve açıkgözlülüğü ile dikkati çekiyor. Bu sevimli maskotun adı, Güney Afrika’nın uluslararası plaka işareti olan “ZA” ile 2010 yılına atıfta bulunmak amacıyla, birçok yerli dilinde “10” anlamına gelen “KUMİ” ifadelerinin yan yana getirilmesiyle oluştu.

 * En Değerli 10 Takım
1 İspanya 650.0
2 İngiltere 503.5
3 Fransa 389.5
4 Brezilya 353.1
5 Arjantin 347.3
6 İtalya 341.5
7 Almanya 292.0
8 Portekiz 287.4
9 Hollanda 259.5
10 Fildişi 196.0

Dünya Kupası'nın açılış maçında G.Afrika ile Meksika karşılaşıyor. Günün diğer maçı Uruguay ile Fransa arasında.


 Açılış maçında ev sahibi G.Afrika ,Meksika karşısında galibiyet arayacak.
Atletik ve güçlü oyuncuları kolay kolay rakibe geçit vermeyen Güney Afrika'nın, kalesinde Khune görev yapıyor. Savunmada ise Booth, Gaxa, Masilela ve Davids görev alacak. Bu oyuncular arasında göze çarpan, önemli tecrübelere sahip bir oyuncu bulunmaması handikap olabilir.


Orta sahada güç yine ön planda


Fulham'dan Kagiso Dikgacoi, Everton'dan Steven Pienaar ve Rubin Kazan'dan MacBeth Sibaya orta sahanın dikkat çeken isimleri. Sibaya'yı, Gökdeniz Karadeniz nedeniyle izlediğimiz maçlardan yakından tanıyoruz. Deneyimli oyuncu güçlü fiziğini çok iyi kullanıyor ve aynı zamanda süratli bir isim. Ancak topu kullanması çok başarılı değil. Burada en büyük iş Premier Lig tecrübesi bulunan Pienaar'a düşüyor. Orta sahayı çekip çevirmesi gereken ve hücumu desteklemesi gereken Pienaar çok kilit bir noktada bulunuyor.


McCarthy'yi arıyorlar


Güney Afrika'nın gol yükünü çekmesi beklenen iki isim West Ham United'dan Benni McCarthy ve Twente'de çok fazla forma şansı bulamayan Bernard Parker'dı. Ancak McCarthy'nin sakatlığı nedeniyle kadroda yer alamaması Güney Afrika'yı zor durumda bırakacak. McCarthy'ni yokluğunda Parker'a fazla iş düşüyor. 
  Meksika'ya gelince ;
Amerika ve Honduras ile birlikte çok zor olmayan bir şekilde Dünya Kupası vizesini alan Meksika, hızlı oyun yapısıyla dikkat çekiyor. Meksika'nın en büyük handikapı ise güven vermeyen oyun yapısı. Geriye düştüğü maçları çevirmekte zorlanan Meksika, öne geçtiği karşılaşmaları ise koparmasını biliyor. Kısacası Meksika'nın oyun içinde havasını bulması çok önemli. Guillermo Ochoa kalenin 1 numaralı ismi. Ochoa'yı kalede zorlayacak isim ise Oscar Perez.


Meksika savunması Avrupa'dan


Meksika'nın savunması Avrupa deneyimi yüksek oyunculardan kurulu. Savunmanın göbeğinde kaptan Rafael Marquez, takım için büyük anlam taşıyor. Barcelona'da yıllardır forma giyen Marquez ile ilgili tek düşündürücü nokta ise bu sezon İspanyol takımında fazla şans bulamamış olması. Marquez'in defanstaki yardımcıları ise PSV'de forma giyen Carlos Salcido, Javier Rodriguez ve Stuttgart'ta futbol kariyerini sürdüren Ricardo Osorio olacak. Savunma 3'lü defansa döndüğü zaman oldukça zorlanıyor, bu nedenle Dünya Kupası'nda 4'lü savunmayı tercih edebilirler.


Genç ve deneyimli uyumu


Meksika'nın orta sahada çok fazla seçeneği bulunmuyor, genellikle aynı oyuncular forma giyiyor. Cruz Azul'da forma giyen 31 yaşındaki oyuncu Gerardo Torrado orta sahanın en deneyimli ismi. Torrado ile birlikte 29 yaşındaki Israel Castro da deneyimini takımı için orta koyuyor. Bu iki ismin yanında ise genç yıldızlar Barcelona'dan Jonathan dos Santos ve Deportivo'dan Andres Guardado forma giyiyor. Bu oyuncuların hemen önünde ise hücum ile bağlantıyı sağlayan isim Blanco.


Gözler dos Santos'ta


Barcelona'da adı duyulan ancak daha sonra bir türlü beklenen patlamayı yapamayan dos Santos, turnuvanın gizli yıldız adaylarından biri olabilir. Meksika takımının da ona güveni çok fazla. Dos Santos'un Güney Afrika'da partneri ise Carlos Vela olacak. İkilinin uyumu biraz zayıf gözükse de büyük turnuvanın havası farklı olacaktır. 
  Dikkat çekmesi beklenen isimler ; G.Afrika'da 10 numara Steven Pienar,4 numara Kaptan Aron Makoena,6 numara Macbet Sibeya,3 numara Masilela.
Meksika'da ise 11 numara Carlos Vela,17 numara G.D.Santos,10 numara C.Blanco ,18 numara Andres Guardado ve 4 numara tecrübeli R.Marquez.
 Skor tahminime gelince ; büyük ihtimal berabere,bozarsa Meksika bozrar.G.Afrika Cumhuriyetinin galip gelebileceğini sanmıyorum.
  Fransa - Uruguay maçına gelince ;
Günün maçı bu maç.Fransa klas oyuncularına rağmen Teknik  Direktör Domenech'in tek forvetli (Anelka) oyun sistemi sıkıntı yaratacaktır.
 Horozların kalesinde büyük bir rekabet var. Mandanda ve Lloris gibi iki yetenekli kaleciye sahip olan Fransa'nın bu mevkide sıkıntısı bulunmuyor. Lyon ile Şampiyonlar Liginde de çok başarılı maçlar çıkaran Lloris, Güney Afrika'da kaleye bir adım daha yakın gibi gözüküyor.

Savunmada sıkıntı yok

Fransa Milli Takımı'nın genel olarak savunmada bir sıkıntısı gözlenmiyor. Bunda oyun planını da şüphesiz büyük etkisi var. Sağ bekte Sagna, stoperde Gallas ve sol bekte Evra takımın değişmezleri olurken, Gallas'ın stoperdeki partneri ise sık sık değişiyor. Bu isimler Dünya Kupası'nda ise Adil Rami, Marc Planus ve Squillaci arasında değişiyor. Çok çabuk bir oyuncu olan Evra, sık sık hücuma da destek vererek takım için bir anlamda joker oyuncu görevini üstleniyor.

Güçlü orta saha

Fransa'nın orta sahası güçlü yapısıyla dikkat çekiyor. Sakatlığı nedeniyle son anda kadrodan çıkartılan Lassana Diarra'nın yokluğu ise Fransızlar için önemli bir eksiklik. Bu son dakika sakatlığı nedeniyle Fransa'nın taktik bir değişikliğe gidip tek ön libero ile sahada olması bekleniyor. Bu isim de tabii ki Toulalan. Toulalan'ı zorlayan isim ise Alou Diarra olacaktır. Defansıyla iyi uyum gösteren orta sahanın hücuma daha fazla destek vermesi gerekiyor. Bayern Münih'te bu sezon harikalar yaratan Ribery ve Chelsa'de ortaya koyduğu futbolla beğeni toplayan Malouda gibi çok yetenekli iki kanat adamına sahip olan Fransa, iyi konsantre olursa büyük işler yapabilir. Orta saha demişken, Bordeaux'nun süper starı Yoann Gourcuff'u saymamak olmaz.

Forvetler korku veriyor

Fransa Milli Takımı'nın yıldızlarla dolu bir başka bölgesi ise forveti. En başta sayılacak isim ise tabii ki Nicolas Anelka. Müthiş bireysel yeteneklere sahip olan Anelka rakipler için korkulu rüya olacaktır. Henry ile de gerektiğinde uyumlu bir görüntü çizen Anelka'ya destek verecek diğer isimler de birbirinden yetenekli. Govou, Cisse, Gignac ve Ben Arfa da zengin alternatifleri oluşturacak. Sezon başında Lyon'dan Real Madrid'e transfer olan ancak bir türlü bekleneni veremeyen Karim Benzema ise bu formsuzluğu nedeniyle Dünya Kupası'nda forma giyme şansını da kaçırmış oldu.

Her ne kadar Güney Afrika biletini son anda alsa da Fransa, tecrübesi ve yıldızlarla dolu kadrosuyla turnuvanın korkulan ekiplerinden bir tanesi olacaktır. Fransa'nın en büyük sorunu şüphesiz teknik direktörü Raymond Domenech. Domenech'e bu kadar tahammül nasıl edilir anlamak mümkün değil! Fransızlar maç içinde rakiplerini istedikleri tempoda tutar ve orta saha ile forvet arasındaki köprüyü de iyi kurarlarsa derece yapmaları bile kimseyi şaşırtmamalı.  

Uruguay'a gelince ; oyuncumuz Lugano'nun kaptanlığında kaliteli isimlere sahipler.

En güvenilen isim kaptan Lugano


Uruguay'ın kaptanlığını Fenerbahçe'den yakından tanıdığımız Diego Lugano yapıyor. Savunmanın da en önemli ismi olan Lugano, yerinde müdahaleleri ve sağlam duruşuyla takım arkadaşlarına da güven veriyor. Lugano'ya savunmada yardımcı olan isimler ise Fucile ve Scotti.


İki Pereira iş başında


Uruguay'ın orta sahasında Benfica'da forma giyen, Maximiliano Pereira ve Porto forması giyen Alvaro Pereira dikkat çekiyor. Uruguay'ın en zayıf bölgesi olarak gözüken orta sahanın, Dünya Kupası'nda daha fazla etkili olması gerekiyor. Çok kaliteli forvetlere sahip olan Uruguay orta sahasının göstereceği performans, takımın da Güney Afrika'daki kaderini çizecektir.


Forvetler kusursuz


Uruguay'ın forvetleri ise göz kamaştırıyor. Bir yanda Ajax'ta harikalar yaratan Luis Suaraz, diğer yanda ise Atletico Madrid'i UEFA Avrupa Ligi'nde zafere taşıyan Diego Forlan. Orta sahadan gelecek destekle, Uruguay hücum hattı, turnuvada adından söz ettirebilir. Bu iki ismin alternatifleri ise Botafogo'dan Sebastian Abreu, Palermo'dan Edinson Cavani ve Banfield'den Sebastian Fernandez olacak.  

Dikkat çekmesi beklenen isimler ; Fransa'da 21 numara Anelka,7 numara Ribery,sonradan girmesi beklenen 8 numara Gourcuff.Uruguay'da ise 2 numara Lugano,10 numara Forlan,13 numara Abreu ve 9 numara Suarez.
 Skor tahminine gelince ; açıkca Uruguay'ı tutuyorum ve kazanmasını istiyorum.
Uruguay galip veya en kötü beraberlik.Fransa'nın galibiyetine şans vermiyorum.

Turnuva favoriler ve tuttuğum takıma gelince ;
Favoriler İspanya,Arjantin,Brezilya,İtalya,İngiltere.
Desteklediğim takımlar ; Arjantin,Uruguay,Slovakya,Hollanda.
Başarısız olmasını istediğim takımlar ; Brezilya,Almanya,Fransa.
Sürpriz yapabilecek takımlar ; Uruguay,Fildişi Sahili,Nijerya,Kamerun,Sırbistan
 Sonuç olarak ; geçen dünya kupasını İtalya alacak diye tahmin etmiştim ve yanılmadım.Burada Arjantin'i  destekliyorum ama Maradona handikap.                   İspanya ve İngiltere de ciddi adaylar.
Üçünden biri Şampiyon olur.Gönlüm Messi'li Arjantinden yana.                               Turnuvanın oyuncusu da Messi olacaktır.

TRT'nin Şifre Skandalı !!!!!

trt-logo-02
http://www.dechomax.com/Dish_Antenna/Dish%20Antenna1.jpg


Dünya Kupası maçlarını çanak antenleriyle izlemeye hazırlanan futbolseveleri kötü bir sürpriz bekliyor..
TRT yayınlarını çanak anten aracılığıyla izleyenlerin 11 Haziran-11 Temmuz arasında düzenlenecek 2010 Dünya Futbol Şampiyonası maçlarının yayımı sırasında ekranları kararacak. Habertürk'te yer alan habere göre; Şampiyonanın yayın haklarını Türkiye toprakları için satın alan TRT bu maçların canlı görüntülerini uydu aracılığıyla yayınlayamayacak. Daha önce çeşitli spor dallarındaki dünya ve Avrupa şampıyonalarında ya da Formula 1 gibi çeşitli etkinliklerinde uydu yayınlarına şifre koyan çeşitli TV kanalları, turvunavaların başlangıcından sonra bir şekilde bu şifreyi sızdırarak 'çanak izleyicileri'nin sorunlarını çözmüştü.


 *********************************************************************
   TRT bir kere daha yapacağını yaptı ve futbolseverlere son dakika acı bir sürpriz yaptı.
Geçen dünya kupasını Kanal 1 yayınlamış ve uydudan yayına şifre koymuştu.
TRT aylardır tanıtım yapıyordu futbol evine dönüyor,açık ,şifresiz yayın falan filan diye.
Son dakikada yalan söyledikleri ortaya çıktı.Uydudan çanak anten ile TV izleyenlere şifre kepazeliğini bir kere daha yaptı.Bir kere daha diyorum çünkü bu sezon aldıkları tüm spor yayınlarında bu şifre kepazeliğini yaptılar.Formula 1 yayınlarını aldılar şifreli.
Almanya Bundesliga'yı aldılar şifreli.
İspanya ACB Basketbol ligini aldılar şifreli.Doğru dürüst tüm spor yayınları şifreli.
 Ne anladım ben bu işten benim vergilerimle yayın yapan ey devletin kanalı ?
Ne güzel büyük ekran LCD TV almışım  o kadar para verip ama bu skandalla elimize patladı. 
Çanak anten kullanan milyonlarca insan var.Hadi biz biss key ile falan da olsa izleyemeyeceğiz ama o imkanı olanlarda izleyemeyecek.Çünkü biss key yok.
TRT zaten D SMART'a satmış haklarını.Bu daha büyük skandal.
İşin içinde başka işler var.Hükümet ve Doğan Grubu ilişkileri v.s.
Olayın kısaca özeti ; 
Kısaca söylemek gerekirse, teknik, koordinasyon...vs gibi hiçbir merciyi suçlamıyorum. Şahsi kanaatimce, bir devlet kanalının, bizim verdiğimiz vergilerle satın aldığı içeriği (content); bir özel platform'a satan mantığın, kısa veya uzun vadede yasalar önünde bunun hesabını vermesi gerekir.

Daha açık anlatmak gerekirse:

1) Son kullanıcı vergi öder
2) Uydu dükkanı vergi öder
3) İthalatçı / imalatçı vergi öder
4) TRT bandrolle veya devletin aldığı vergiler vasıtasıyla bu parayı toplar
5) O parayla gidip içeriği (content) satın alır
6) Ve satın aldığı o içeriği D-Smart'a parayla satar.

Yani, son kullanıcıdan tutun imalatçıya kadar herkesin cebinden ödediği paralar boşa gider ve ekranda "şifreli kanal" yazısıyla başbaşa kalırsınız...

(Alıntı )
Binlerce kere yazıklar olsun TRT.Allah sizi bildiği gibi yapsın.
 Kürtçe vermek için takla atarlar ama .......

Dünya Kupası Maçları Kürtçe!


Dünya Kupası maçlarının yayıncı kuruluşu TRT, TRT Şeş kanalı aracılığıyla dünya kupası maçlarını Kürtçe yayınlayacak.


  Verdiğim vergiler haram olsun diyorum başka bir şey demiyorum.

Miroslav Stoch Resmen Fenerbahçe'de !!!!


Resmi site şu açıklama ile bizi şaşırtarak duyurdu bu önemli transferi ;

Fenerbahçemiz, Chelseali orta saha oyuncusu Miroslav Stoch’u renklerine bağladı.

2009-2010 sezonunda kiralık olarak Twente’de forma giyen 21 yaşındaki genç yıldız ile 4 yıllık anlaşmaya varıldı.

Stoch, Slovakya Milli Takımı’nın formasıyla 2010 Dünya Kupası’nda mücadele vermeye hazırlanıyor.

Fenerbahçe Spor Kulübü

http://www.fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=19904


http://img39.imageshack.us/img39/8553/mstoch.jpg


http://img819.imageshack.us/img819/4179/stoch1.jpg

http://img810.imageshack.us/img810/7968/stoch2.jpg

KARİYERİ : 


19 Ekim 1989 doğumlu olan Slovak yıldız Miroslav Stoch, futbola Slovakya ligi takımlarından Nitra’nın altyapısında başladı. 2005 yılında Nitra’da profesyonel olarak forma giyen Stoch, 2006 yılında Chelsea’ye transfer oldu.
Brezilyalı teknik adam Luis Felipe Scolari yönetiminde Londra temsilcisi Chelsea’de fazla forma şansı bulamayan Stoch, Chelsea’nin rezerv takımında oldukça etkili bir performans gösterdi. Stoch, 2006-2007 sezonunda Chelsea 18 Yaş Altı Takımı’nda 11 gol kaydetti ve kanat oyuncusu olmasına rağmen sezonu gol kralı olarak tamamladı.
Chelsea’de bulunduğu 4 yılda 4 maça çıkabilen 20 yaşındaki Slovak oyuncu, 2009 yılında Hollanda ligi takımlarından Twente’ye kiralandı. Steve Mcclaren’in yönetimindeki Twente’de mükemmel bir performans ortaya koyan Slovak yıldız, ligde 32 maçta forma giydi ve 2706 dakika sahada kaldı.
Geçen sezon Twente’nin Hollanda ligi şampiyonu olmasında büyük katkısı bulunan 20 yaşındaki Stoch, ligde 10 gol atarken 4 de  asist yaptı. 1.68 metre boyunda, hücuma dönük orta saha oyuncusu Stoch, Twente’de uzaktan attığı gollerle ve yaptığı asistlerle Hollanda liginde 2009-2010 sezonuna damgasını vurdu.
Miroslav Stoch, UEFA Avrupa Ligi’nde de geçtiğimiz sezon sergilediği performansla beğeni topladı. Fenerbahçe ile aynı grupta yer alan Twente’de Slovak futbolcu, Fenerbahçe’ye karşı grupta oynanan ilk maçta 70 dakika, ikinci karşılaşmada ise 90 dakika mücadele etti. UEFA Avrupa Ligi’nde 7 maçta 589 dakika oynayan Stoch,, Sheriff ağlarını 2 kez havalandırdı. Sheriff ile Hollanda’da oynanan karşılaşmada özellikle maç 1-1 iken 89.dakikada attığı golle takımına galibiyeti getiren Stoch,  Twente’nin Fenerbahçe’nin ardından gruptan ikinci olarak bir üst tura yükselmesinde önemli bir pay sahibi oldu.
Miroslav Stoch, 2008 yılında giydiği Slovakya 21 Yaş Altı Takımı formasıyla 6 maçta 2 gol kaydetti. Daha sonra 2009 yılında formasını giymeye başladığı Slovakya Milli Takımı’nda da 12 maçta görev alan Slovak yıldız, 2010 dünya kupası elemelerinde San Marino’ya karşı A milli olarak ilk golünü kaydetti.
Kendisine Ronaldinho ve Ronaldo’yu örnek alan Stoch, 2010 Dünya Kupası finallerinde Slovakya Milli Takımı kadrosunda yer alıyor..

F.Bahçe'nin yeni transferi Miroslav Stoch, transferinin Dünya Kupası öncesinden bittiği için çok mutlu olduğunu açıkladı.
Kendi sitesinden bir açıklama yayımlayan 'Mino' lakaplı Sliovak oyuncu, 'Türkiye hakkında bilgi topladım.

Ülkenin en iyi takımına gidiyorum. Çok mutluyum. Çok zor karar verdim. Çok fazla teklif aldım ama en iyi tercihi yaptığıma inanıyorum.
' dedi. Stoch adına F.Bahçe ile olan sözleşmeye menajeri Milan Lednicky imzaladı.

Stoch'un resmi sitesinde Aykut Kocaman'ın kendisini beğenmesinden gurur duyduğunu belirtti.


Aykut Kocaman ;
"Hayırlı uğurlu olsun bu transfer. Stoch, uzun zamandır gündemimizde olan bir isimdi. Twente ile oynadığımız karşılaşmalarda son derece başarılı maçlar ortaya koymuştu. Uzun zamandır izliyorduk. Bugün itibariyle de transferini bitirdik. Çok genç yetenekli bir isim. Bu, kağıt üzerinde olan bir şey tabii. Umarım bunları hem kulübün, hem de kendi geleceği açısından sahaya da yansıtacaktır. Takımımıza kazandırmak istediğimiz isimler, topla ve topsuz olarak süratli isimler. Teknik çok önemli ama bununla beraber sürate de ihtiyaç var. Stoch, buna sahip bir isim. Ancak dediğim gibi bunlar kağıt üzerinde. Saha içi ve antrenmanda, oyuncunun kendi iradesini ortaya koyması da çok önemli.Topla sürati ve dripling özelliği çok önemli.Topla beraber hamle yaparken özgüveni yüksek, umarım bize yararlı olacaktır. Genç olması da önemli. Kulübümüzün genel yapısı itibariyle kuvvetli oyuncular ön planda. Ama bunla birlikte genç ve gelecekte kulübe maksimum performans sağlayacak isimler ve bu isimlerin ileride mali anlamda da katkı sağlayacak isimler olmaları da tercih nedenimiz. Kağıt üzerinde beklentilerimiz yüksek. Umudumuz, bunların sahaya da yansıması"

Ednan Bol-at ;
"Üzgün, kırgın ya da kızgın değilim. Prensip olarak biz rakiplerimizin yurt dışı hatta yurt içi transferleriyle hiç ilgilenmedik. İşlerini bozmamak için biz bu işlere hep uzak durduk. Ama Stoch ile ilgili Fenerbahçe"nin dün akşam Chelsea ile görüştüğünü biliyorduk. Anlaşmışlar, hayırlı olsun. Biz bu transferde tıkanmadık. Kendi dengelerimiz var, maliyetlerimiz var. UEFA"nın 2012 kriterlerini düşünerek, bütçe prensiplerine uyma kararı aldık. Ne olursa olsun biz transferi yapalım, diye bir düşüncemiz yok. Fenerbahçe Kulübü büyük bir zafer kazanmış gibi teklifleri ikiye katlayarak futbolcuyu aldı, olabilir. Bundan sonra demek ki rakiplerimizle ilgili düşünceleri gözden geçirip, tavrımızı ona göre belirleyeceğiz''

Miroslav Stoch Hakkında  Bilmeniz Gereken 10 Şey ;
Fenerbahçe ,gs'nin elinden bu oyuncuyu kaptı.Peki ama neden ?

1- 6 yaşında ilk adımını attığı Slovalya'nın Nitra takımının alt yapısında geçirdiği 10 senenin ardından 2005 yılında profesyonelliğe de ilk adımını yine bu takımda attıktan bir sene sonra Chelsea'nin yolunu tuttu.

2- Chelsea'de 4 yıl boyunca sadece 4 defa forma şansı bulabilen oyuncu, ilk yılında formasını giydiği Chelsea 18 yaş altı takımında kanat oyuncusu olmasına rağmen attığı gollerle krallığa uzanarak ve bu günlerin sinyallerini vermişti.

3- Geçtiğimiz yılın başında Twente'ye kiralanan Stoch gösterdiği müthiş performansla Hollanda ekibini tarihindeki ilk şampiyonluğa uzandıran isimler arasında yer almıştı.

4- Stoch, her iki kanatta da görev yapabilen ve hücuma dönük bir orta saha oyuncusu...

5- 21 yaşındaki futbolcu şu an Avrupa'nın gelecek vaadeden isimleri arasında zirveyi zorluyor.

6- 2009 yılında giymeye başladığı Slovakya Milli Takımı formasıyla 12 maçta görev alan Stoch, Güney Afrika'da da mücade edecek kadroda kendisine yer buldu.

7- Slovak oyuncu, geçtiğimiz sezon UEFA Avrupa Ligi'nde Fenerbahçe'ye karşı iki maçta da forma şansı bulmuştu.

8- Stoch, milli takım kariyerindeki ilk golünü San Marino'ya karşı Dünya Kupası Elemeleri'nde kaydetmişti.

9- Geçtiğimiz sene Mehmet Topuz'u Beşiktaş'ın elinden kapan Fenerbahçe, bu sefer de Galatasaray'a çalım atarak ezeli rakiplerine karşı elde ettiği son galibiyeti Stoch transferiyle elde etti. Aslında Stoch'un "Türkiye'de sadece Galatasaray forması giyerim, aksi taktirde Twente'de kalırım" demesi de bu transferleri daha bir kader ortağı yapıyor.(Bu sözü ne zaman etmiş yahu )

10- Ronaldinho ve Ronaldo'ya hayran olan Stoch, hızı ve tekniğiyle Sambacılar'ı ne kadar sevdiğini sahada da göstermeyi başarıyor.

goal.com

Tavşan adımlı ve seri

11 Haziran 2010
Stoch’u 2008-09’da kısa sürelerle  Chelsea'de izlediğimizde hızıyla etkilemişti; geçen yıl Twente’de daha akıllı bir oyuncuya dönüşmeye başladığını gözlemledik. Steve McClaren, 21 yaşındaki oyuncuya hemen her maçta sol (bazen sağ) açıkta görev verdi ve Stoch da Hollanda şampiyonluğuna giden yolda önemli katkı yaptı. Topla çok süratli, küçük tavşan adımlarıyla kısa mesafede hızlanabilen ve kolay çalım atabilen bir oyuncu.
Stoch’un, Türkiye'de oynayacak olması heyecan verici, eminim sezonda 10 asist ortalaması yakalayacaktır, ama bir-iki endişemiz de var: Twente 4-3-3 oynuyordu ve öndeki Ruiz-NKufo-Stoch üçlüsünün defansa çok katkı yapmaları gerekmiyordu. Oysa Fenerbahçe'nin Alex’li 4-4-1-1 düzeninde kanat oyuncularının savunmaya daha fazla yardım etmesi gerekiyor.
Stoch’la ilgili ikinci handikapsa fizik olarak biraz zayıf olması. Türkiye’de, Hollanda’ya göre çok daha sert futbol oynanıyor ve yüz altmış sekiz santimlik ufacık bir adamı bu savunmalar çok yıpratabilirler.
Uğur Meleke

Lakabı : Mino
Websitesi ; http://www.miroslavstoch.com/

**************************************************************
   Öncelikle Hayırlı Olsun.
Uzun süren suskunluk ve belirsizlik nedeniyle gene bunlardan bir şey olmaz diyerek
yazmak istediğim ''Fenerbahçe'nin Trnasfer Stratejisi Nasıl Olmalı'' yazısından vazgeçmiştim.
 Resmi olarak transfer sezonunun açıldığı ilk günde böyle bir transferin açıklanması açıkcası
beni hem çok şaşırttı hem de çok sevindirdi.
4 yönden bu transferin kazancı var.
1-En önemlisi de bu bence.Nasıl olduysa artık Fenerbahçe'nin transfer stratejisinin değiştiğini
görüyoruz.İnanılacak şey değil.Yıllardır dilimizde tüy bitmişti.Aykut Kocaman'ın yukarıda koyduğum açıklamalarında bu stratejinin ip uçları ve çok sevindirici aynı zamanda Aykut Kocaman hakkında da önemli bir güvenoyu benim açımdan.
 Kanat adamları üzerinde durup,transfer etmek.Artık hızlı,çabuk oynayan bir takım olmak için
çalışmalar yapmak çok önemli.Yıllardır 4-4-1-1 oynuyoruz Alex olduğu için ama bu sistemde
en önemli nokta kanatlar ama kanat adamı almıyoruz ,çakma ,devşirme kanat oyuncuları yaratmaya
çalışıyorduk.
2-İhtiyacımız olan bir yere iyi bir oyuncu alıyoruz.
3-Ezeli rakibimiz gs'ye gene kim büyük gösterdik ve ''gs ancak bizim istemediğimiz oyuncuları
alabilir'' klişesini beyinlerine bir kere daha kazıdık.
http://img808.imageshack.us/img808/7348/stoch3.jpg
4-Transferde Brezilya'dan gözümüzü çevirip,genç oyuncu ve ileride satıp para kazanabileceğimiz
bir yatırım transferi yapma felsefesi.
    Yani  kısaca Sportif ve Maddi getirisi büyük olacak bir transfer gibi gözüküyor.
 Miroslav Stoch'u oynadığımız 2 Twente maçında tanıdık ve keşke bu tip oyuncuları alabilsek
demiştim tıpkı Lille'deki Eden Hazard gibi.O maçlardaki süratli,devamlılığı olan,çalışkan,arzulu
bir sol kanat ve forvet oyuncusu profili çizmişti.Zaten Chelsea gibi bir takım squadları izleyip,beğenip akademiye aldıysa kumaşı bellidir.
 Uzaktan takip ettiğimiz kadarıyla da bu sezon Twente'nin Şampiyonluğunda büyük pay sahibi oldu.
  Twente'nin sistemini örnek almalıyız.Bermuda Şeytan Üçgeni :  Solda Stoch,sağda Brian Ruiz
ve Santrfor Kara Boğa N'Kufo. Arkalarında göbekte Keneth Perez var bir de.
 Fenerbahçe işte bu üçlemeyi bulmalı.Şu ana kadar kanat oyuncuları üzerinde durulması
ve basında Krasiç,Hazard ,Dsuzdschak isimlerinin geçmesi iyiye işaret.Ama Santrfor ne olacak ?
Guiza belası başımızda ve kalıyor.Semih gitmeli.Onun içinde bizim içinde iyi olur dedik ama O da
kalacak ve kısır döngü devam edecek.FB mutlaka ayı boğan ve golcü bir baba Santfor almalı.
 Hollanda futbolunu iyi bilen arkadaşların Stoch hakkında yazdıkları olumlu.
Flyin Dutchaman blogundan alıntı ;
''En sevdiğim özelliği oyuna ağırlığını koyabilmesi ve sorumluluk alabilmesi, İstikrarlı, doğrudan rakibin üstüne giden, ısrarcı, pes etmeyen ve en önemlisi de defansif özellikleri de olan bir açık oyuncusu.Son olarak, her yerde bahsedilen, "güçlü görünmeyen" fiziğinin ona hiçbir dezavantaj getirdiğini görmedim, görmeyeceğiz de merak etmeyin.
   Maliyeti konusunda kulüp açıklama yapmadığı için çeşitli rakamlar ortaya atılıyor.
Resmi siteden açıklama yapıldı : Bugün tarihli bazı gazetelerde İngiliz Premier Ligi takımlarından Chealsea'den transfer ettiğimiz Miroslav Stoch'a ödediğimiz bonservis bedeli hakkında doğru olmayan rakamlar yer almaktadır. Stoch için kulübümüz Chelsea'ye 5.5 milyon euro ödeyecektir ve bu ödeme iki taksit olarak, iki yıllık dönemde tamamlanacaktır.

Fenerbahçe Spor Kulübü



 20-21 yaşında,Dünya Kupasında yıldızı parlayacak oyuncular arasında gösterilen
- ''Slovakların yeni harika çocuğu'' diyorlar - bir oyuncu için bu rakamlar çok değil.
İlerisi için de bir yatırım olduğu düşünülürse ,beklentileri karşılarsa maliyetinin 2 katına
bile satılabilecek bir oyuncu.FB kimlere para saçmadı ki şimdiye kadar.
Stoch için para lafı etmek saçma olur.
 gs'liler burada ''kedi erişemediği ciğere mundar dermiş'' misali eziklik yapıyorlar.
 Kendileri 5m.euro teklif etmişler.FB iki katını verdi aldı diye çamur atıyorlar.
 Basında yazılanlara göre ; gs 5m.teklif etmiş ama 3'e kapatırız diye bekliyormuş.
Chelsea hiç oralı olmadan 8m.euro veren olmadan kapıya bile bakmıyormuş.
 Yani 8-9 m.zaten istenen rakam.Bizde verdik,aldık ve ezikleri bir kere daha kudurttuk.
Devamı yeşil çimlerde ....
 Ezcümle ; doğru yoldayız bu sefer.Umarım yoldan sapmayız.
İbrahimoviç lafları dolaşıyor.40 m.teklif etmişiz falan filan.
Hiç gerek yok bunlara.Krasiç'in bile olacağına inanmıyordum zaten.
En önemlisi de Aykut Kocaman güven verdi.İzlediği ve gittiği yol doğru.
Aziz Yıldırım umarım İbra,Henry v.s. gibi fantazi ve gereksiz hamlelerle çomak sokmaz.
Tekrar Hayırlı olsun.Hoşgeldin.Başarılar ''Mino''
Dünya Kupasında Uruguay'dan sonra 2.takımımız da Slovakya oldu ...

10 Haziran 2010 Perşembe

2010 DÜNYA KUPASI - H GRUBU İNCELEMESİ



http://img823.imageshack.us/img823/8269/hgrubu.jpg

İSPANYA








 
KADROSU
http://img808.imageshack.us/img808/606/spanya.jpg
TAKIM BİLGİSİ


Her büyük takım da olduğu gibi İspanya Milli Takımı'nda da bazı sıkıntılar göze çarpıyor.

Öncelikle Vicente Del Bosque'nin takımının genel hatlarını kısa kısa irdeleyelim. İspanya Milli Takımı'nın kalesini her zaman olduğu gibi Iker Casillas koruyacak. Casillas'ın arkasında ise Barcelona'dan Valdes ve Liverpool'dan Pepe Reina bekleyecek.


EURO 2008'in en iyi kalecisi seçilen Ilker Casillas'ın, bu sezon Real Madrid'de inişli - çıkışlı bir performans sergilemesi akıllarda soru işareti uyandırıyor.


YUMUŞAK KARIN; SOL BEK


Yıldız değil de tam bir standart kaleci olarak 2009-2010 sezonunu geçiren 28 yaşındaki file bekçisi, İspanya Milli Takımı'nda var olan potansiyelini bir adım daha öteye taşımak zorunda... Puyol ve Pique üzerine kurulacak olan savunma kurgusunda ise sağ bekte Sergio Ramos, sol bekte ise Capdevilla ya da Arbeloa görev yapacak. Savunmanın, belki de takımın en zayıf bölgesi olan sol bek mevkii, Dünya Kupası'nda İspanya için ciddi bir sorun teşkil edebilir.


TAKIMIN OMURGASI


İspanya'nın omurgası ve en güçlü bölgesi ise şüphesiz orta alan... Dünyanın en iyi orta alan oyuncularını bünyesinde barındıran İspanya Milli Takımı'nda teknik direktör Vicente Del Bosque'nin kullanacağı tercihler de oldukça önemli. Orta alanda Xavi'den hiçbir şekilde vazgeçmeyen İspanyol teknik adamın elinde, yıldız futbolcunun yanında kullanabileceği Senna, Fabregas, Busquets, Iniesta, David Silva ve Xabi Alonso gibi birbirinden önemli yıldızlar var. Del Bosque'nin Xavi, Iniesta, Xabi Alonso ve David Silva gibi daha aktif, daha yırtıcı ve pas organizasyonunu başarılı bir şekilde yönlendirebilecek olan oyunculara ilk 11'de forma verecek olması öldürücü İspanya orta sahasına daha da farklı bir hava katacaktır.


MÜTHİŞ BİR KONSERİN FİNALİ


Fernando Torres ve David Villa'yı birlikte kullanabilmek için taktik planından bazı ödünler veren Vicente Del Bosque, bu iki oyuncunun alternatifi olarak Pedro ve Llronte'yi kadrosunda tutacak. EURO 2008'in Gol Kralı olan David Villa ve Liverpool'da yaşadığı sakatlıklara rağmen fırtına gibi esen Fernando Torres, İspanya Milli Takımı'nın orta sahasını tam anlamıyla tamamlıyor. Müthiş bir konserin finalinde büyüleyici bir kapanış yapmak için iyi bir sese ihtiyacınız vardır... İşte David Villa ve Fernando Torres de o ses fazlasıyla var...


As ve alternatif oyuncuları ile tam bir takım olan İspanya Milli Takımı, kaliteli kadrosu, kreatif oyuncuları ve oyuncuların birbirlerini tamamlayan özellikleri ile şüphesiz 2010 Dünya Kupası'nın en büyük favorileri arasında yer alıyor. Capdevilla ve Arbeloa'nın bulunduğu sol bek takımın yumuşak karnı olarak dikkat çekse de, İspanya Milli Takımı'nın genel kadro yapısı ve kadroda bulunan oyuncuların bireysel özellikleri 'sol bekte' yaşanması muhtemel sıkıntıları rahatlıkla kompanse edebilecek durumda...


GEÇMİŞTEN BU YANA


Son yıllarda kulüpler bazında yakaladığı ivmeyi bir türlü Milli Takım'a taşıyamayan İspanyollar, 2008 yazında kaderlerine sağlam bir sekte vurdu. Uzun bir aradan sonra ilk kez Milli Takım bazında bir başarı yakalayan İspanya, Luis Aragones yönetiminde EURO 2008'de müthiş bir futbol sergileyerek mutlu sona ulaştı. EURO 2008'den önce en iyi derecesi 1964 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda aldığı şampiyonluk olan İspanya, 1992 yılında Barcelona'daki Olimpiyat Oyunları'nda altın madalya kazanmış, 1999 Dünya Gençler Şampiyonası'nda da şampiyon olmuştu. 2008 yılının ikinci yarısında Türkiye'de düzenlenen U-17 Avrupa Şampiyonası'nda da Fransa'yı 4-1 mağlup ederek şampiyonluğa ulaşan İspanyollar, ne derece genç yetenek potansiyeline sahip olduklarını gösterdiler.


Aslında şu andaki İspanya Milli Takımı'nda forma giyen futbolcuların büyük bir kısmı, uzun yıllardır İspanya Milli Takımı'nın çeşitli kademelerinde de beraber oynadılar. Fernando Torres ile Xavi, Iniesta ile David Silva ya da David Villa sadece birkaç yıldır değil, yaklaşık 10 yıldır yan yana, belirli bir koordinasyon ve konsantrasyon içerisindeler.


Aynı havayı soluyan, aynı mantalite üzerinde yürüyen ve oyun stilleri bile birbirlerine paralellik gösteren İspanya Milli Takımı'nın omurgası, bir nevi 1998 ile 2008 yılları arasındaki Türk Milli Takımı'nın yapısı ile paralellik gösteriyor. Yıllar süren bir birikimin patlaması olarak, EURO 2008'e damga vuran 'çaylak' İspanyollar, 2010 Dünya Kupası'nda daha tecrübeli, daha bilinçli ve daha konsantre olarak çıkacak.


GRUPTA NE YAPAR?


Dünya Kupası'nın her zaman büyük sürprizlere gebe olduğunu unutmayarak, İspanya'nın gruptaki şansını değerlendirmek belki de fikir yürütmek açısından yapabileceğimiz en mantıklı çözümleme olacak. Futbol tarihinin en iyi jenerasyonlarından birisini yakalayan İspanyollar, gerek Avrupa Futbol Şampiyonası'nda gerekse Dünya Kupası Eleme Grubu'nda neler yapabileceklerini fazlasıyla gösterdi.


Kadro kalitesi, teknik adam farkı, moral, motivasyon ve kadrodaki uyum açısından gruptaki İsviçre, Honduras ve Şili'ye göre büyük bir avantaja sahip olan İspanya'nın oynayacağı üç maçta da fire vermesini önceden kestirebilmek gerçekten oldukça zor.


Boğalar'ın diğer gruplara oranla daha yumuşak rakiplerle mücadele edecek olmasının yanı sıra Amerika'nın iki yakasında yer alan Şili ve Honduras gibi savunma yapmayı henüz takım benliğine oturtamamış takımların, İspanya gibi pas yüzdesi yüksek, agresif oyun yapısı yıpratıcı bir takımın karşısında direnmesi bir hayli zor. Oyun sistemi itibarıyla İspanya'nın gruptaki en sert rakibi olan İsviçre'nin ise öldürücü İspanya orta sahası ve hata affetmeyen David Villa ve Fernando Torres ikilisine ne kadar bir süre dayanabileceği ise büyük bir muamma...


TAKTİK DİZİLİŞ:


Standartların üzerinde bir kadro kalitesine sahip olan İspanya, Vicente Del Bosque'nin takımın başına geçmesinden sonra Luis Aragones'in statik taktik anlayışını da terk etti. Kadrosu çeşitli taktik varyasyonlarına oldukça müsait olan İspanya'da, teknik direktör Del Bosque gerek eleme gerekse hazırlık maçlarında genelde 4-4-2, 4-3-3 ve 4-2-3-1 taktiği üzerinde durdu.


Özellikle Fernando Torres ve David Villa gibi iki müthiş santrforun varlığı İspanyol teknik adamı çift santrforlu bir taktiği zorunlu kılarken; orta alandaki alternatifi bol, kreatif oyuncuların fazlalığı Del Bosque'nin kaliteli kadrodan maksimum verimi alabilmesi için kafasındaki düşüncelere yön veriyor. Sistemlere çok da fazla bağlı kalmadan, oyuncu pozisyonuna ve rakibe göre taktik oluşturmayı kendisine prensip haline getiren Del Bosque'nin 2010 Dünya Kupası'nda kilit oyuncuları şüphesiz Xavi ve Iniesta olacak. Barcelona'nın can damarı olan bu iki oyuncunun performansı, İspanya'nın da 2010 Dünya Kupası kaderini derinden etkileyecek.


MİLLİ FORMAYLA EN ÇOK GOL ATAN OYUNCU:


Adı artık Real Madrid ile özdeşleşen İspanyolların gözbebeği Raul Gonzales, EURO 2008'den sonra 2010 Dünya Kupası'nda da forma giyemeyecek. İki büyük turnuva kaçırmasına rağmen, yıldızı daima parlayan İspanyol golcü attığı 43 golle Boğalar'ın en golcü oyuncusu unvanını elinde bulunduruyor.


EN ÇOK MİLLİ OLAN FUTBOLCU:


Kariyeri boyunca Alaves, Athletic Bilbao, FC Barcelona ve Valencia takımlarının kaleciliğini yaptıktan sonra 1998 yılında emekli olan Zubizaretta 126 kez İspanya Milli Takımı formasını giyerek bu alanda ülkesinin en fazla milli olan futbolcusu olmuş durumda.


G.AFRİKA'YA NASIL GELDİLER?


2010 Dünya Kupası Eleme Grubu'nda 30 puan toplayarak 9 eleme grubu içerisinde maksimum seviyeye ulaşan İspanya, ayrıca oynadığı 10 maçı da kazanarak tarihi bir başarının altına imza attı. Attığı 28 gole karşılık kalesinde sadece 5 gol gören İspanya, eleme grubunda Türkiye, Bosna Hersek, Belçika, Estonya ve Ermenistan ile karşı karşıya geldi.


Son Avrupa Şampiyonu apoletini omuzlarında taşıyan Vicente Del Bosque'nin öğrencileri, 2010 Dünya Kupası macerasına Bosna Hersek karşısında aldıkları 1-0'lık galibiyetle başladı. Ardından sırasıyla Ermenistan'ı 4-0, Estonya'yı 3-0 ve Belçika'yı 2-1'lik skorlar ile mağlup eden Boğalar, grupta en sert rakip olarak gördükleri Türkiye karşısından da 1-0 ve 2-1'lik galibiyetle ayrılarak gruptaki liderliğini sağlamlaştırdı.


Özellikle deplasman maçlarında oldukça sıkıntı yaşayan İspanya, grupta kalan dört maçında ise Belçika'yı 5-0, Estonya'yı 3-0, Ermenistan'ı 2-1 ve Bosna Hersek'i 5-2'i mağlup ederek 30 puan topladı ve eleme grubunda oynadığı tüm maçları kazanan bir takım olarak adını Güney Afrika'da Dünya Kupası mücadelesi verecek olan takımlar arasına yazdırdı.


RAKAMSAL BAŞARILARI


Şu ana kadar 14 kez (1934, 1938, 1950, 1962, 1966, 1978, 1982, 1986, 1990, 1994, 1998, 2002, 2006 ve 2010) Dünya Kupası'na katılan İspanya, iç savaş nedeniyle 1938 Dünya Kupası'ndan çekilme kararı almıştı. Avrupa Şampiyonası tarihinde ise sadece 2 kez elemeleri geçemeyen (1972 ve 1992) İspanya, 2004'te ilk turda elenmişti. Boğalar'ın müzesinde ise 1964 ve 2008 yılında kazanılmış bir Avrupa Şampiyonluğu kupası bulunuyor.


1934 DÜNYA KUPASI:
Çeyrek Final
1950 DÜNYA KUPASI:
Dördüncü
1962 DÜNYA KUPASI:
İlk Tur
1966 DÜNYA KUPASI:
İlk Tur
1978 DÜNYA KUPASI:
İlk Tur
1982 DÜNYA KUPASI:
İkinci Tur
1986 DÜNYA KUPASI:
Çeyrek Final
1990 DÜNYA KUPASI:
İkinci Tur
1994 DÜNYA KUPASI:
Çeyrek Final
1998 DÜNYA KUPASI:
İlk Tur
2002 DÜNYA KUPASI:
Çeyrek Final
2006 DÜNYA KUPASI:
İkinci Tur

 İSVİÇRE









 
 KADROSU
http://img819.imageshack.us/img819/9015/svre.jpg
TAKIM BİLGİSİ

2001 yılında İsviçre Milli Takımı'nın başına geçen Kobi Kuhn önderliğinde yeni bir yapılanmaya giden İsviçre, savunma futbol anlayışını başarılı bir şekilde sergileyen nadir ülkelerden biri konumunda.

Yunanistan ve İtalya ile taktik anlayışı ve oyun sistemi bakımından paralellik gösteren İsviçre, son yıllarda önemli savunma oyuncularını da Avrupa futbolun piyasasına sundu. Bu isimlerin başında da şüphesiz İngiltere Premier Lig takımlarından Arsenal'de forma giyen Johan Djourou ile bir süre Arsenal'de oynayan ama geçtiğimiz yıl Everton'da kiralık olarak forma giyen Philippe Senderos geliyor.

Agresif savunma yapısı ile dikkatleri üzerine çeken İsviçre Milli Takımı, Ottmar Hitzfeld'in takımın başına geçmesinden sonra oyun yapısında bazı değişiklikler yaşadı. Savunma evrimini tamamlayan ve artık yavaş yavaş çağdaş bir futbol oynamaya başlayan İsviçre'de kadro yapısı da stratejik planlar çerçevesinde şekillenmeye başladı.

İsviçre Milli Takımı'nın kadro yapısını incelediğimiz zaman ise; kadroda bulunan 5 futbolcunun Almanya Bundesliga'da, 4 futbolcunun İtalya ve İngiltere'de forma giydiğini görüyoruz. Kadroda bulunan 23 futbolcunun 17'sinin Avrupa'nın beş büyük liginde forma giydiği gerçeğinden yola çıkarak, İsviçre Milli Takımı'nın Avrupa futbolu ile yakından temas ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

GEÇMİŞTEN BU YANA

1990'lı yıllarda Milli Takım'ın çeşitli kademelerinde gerçekleştirdiği atılımın meyvelerini yavaş yavaş toplamaya başlayan İsviçre, Avrupa'nın yükselen değerleri arasında gösteriliyor.

Ülke futbolu hala gelişimini tamamlayamasa da gerek Avrupa futbol piyasasını sunulan futbolcular gerekse son dönemde düzenlenen uluslararası turnuvalarda İsviçre Milli Takımı'nın adından söz ettirmesi, gelişmekte olan futbol kultürüne eşsiz bir katkıda bulundu.

2004 yılından bu yana düzenlenen EURO 2004, 2006 Dünya Kupası, EURO 2008 ve 2010 Dünya Kupası'na katılarak son 6 yılda hiçbir turnuvayı kaçırmayan İsviçre, kadro kalitesi her geçen gün biraz artan, gerek siyasi gerek sosyal ve ekonomik her türlü desteği gören bir Milli Takım olma yolunda hızla ilerliyor.

TAKTİK DİZİLİŞ

2006 Dünya Kupası'ndaki öldürücü savunma anlayışını yavaş yavaş terk etmeye başlayan İsviçre, EURO 2008'de artık hücumu daha fazla düşünen bir takım olmanın sinyallerini yavaş yavaş vermeye başladı. Kadro yapısı olarak da hücum futboluna daha yakın bir görüntü çizen İsviçre'de teknik direktör Ottman Hitzfeld, elinde bulunan malzemeye göre taktik planını oluşturuyor.

Statik bir taktik planına bağlı kalmayan Alman teknik adam, 2010 Dünya Kupası Eleme Grubu'nda oynadığı 10 maçta özellikle iki taktik üzerinde durdu; 4-4-2 ve 4-5-1... 10 maçın 8'inde 4-4-2 sistemi ile sahaya süren Hitzfeld, 2 maçta ise 4-5-1 taktiği ile oyuncularını görevlendirdi.

İsviçre'nin 4-5-1 taktiği ile mücadele ettiği İsrail ve Lüksemburg maçlarda takımın golcüsü Frei'nin sakatlandığından dolayı kadroda olmadığını ve ileride tek santrfor olarak N'Kufo'nun oynadığını belirtmekte fayda var. Genelde klasik 4-4-2 tertibi ile mücadele eden İsviçre'de Frei'nin Dünya Kupası'nda fit durumda olup olmayacağı Ottman Hitzfeld'in taktik tercihlerini de derinden etkileyecektir.

GRUPTA NE YAPAR?

İsviçre'nin belki de en büyük şansızlığı İspanya ile aynı grupta yer alması oldu. 2010 Dünya Kupası'nın ağır favorileri arasında gösterilen İspanya'nın İsviçre'ye grup liderliğini kaptırması turnuvanın en büyük sürprizlerinden biri olacak şüphesiz...

Tüm otoriteler gibi durumun farkında olan İsviçre'nin bu gruptaki asıl rakibi, İspanya değil Honduras ve Şili olacak. Şili ile grup ikinciliği mücadelesi verecek olan İsviçre öncelikle grubun zayıf halkası olarak gösterilen Honduras karşısında herhangi bir puan kaybı yaşamaması gerekir.

Şili ve Honduras'a oranla daha kolektif bir yapıda olan İsviçre'nin kadro kalitesi, form durumu ve teknik adam farkı gibi öğeleri göz önüne alındığı zaman rakiplerine oranla grup ikinciliği için daha şanslı bir konumda olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

MİLLİ FORMAYLA EN ÇOK GOL ATAN OYUNCU

Son yıllarda uluslararası alanda adından sıkça söz ettiren İsviçre Milli Takımı'nda 30 yaşındaki Alexander Frei attığı 41 golle 37 gollük Kubilay Türkyılmaz'ı geride bırakarak bu alandaki rekorun sahibi oldu. Kariyerinde Basel, Thun, Luzern, Servette, Rennes ve Borussia Dortmund gibi takımların formasını giyen Frei, İsviçre Milli Takımı'nın formasını ise 2010 Dünya Kupası öncesinde 73 kez terletti.

EN ÇOK MİLLİ OLAN FUTBOLCU

Futbolculuk kariyerinde Neuchatel Xamax, Servette FC ve FC Aarau formaları giyen Heinz Hermann, İsviçre Milli Takımı'nda da 117 kez Milli formayı giydi.

G.AFRİKA'YA NASIL GELDİLER?

EURO 2008'e ev sahibi olmanın avantajı ile katılan İsviçre, 2010 Dünya Kupası'na katılmak için ise eleme grubunda mücadele etti. Diğer gruplara oranla oldukça yumuşak rakipler ile mücadele eden İsviçre, topladığı 21 puanla Yunanistan'ın hemen önünde grubu birinci sırada bitirdi ve direkt olarak Güney Afrika biletini cebine koydu. Grupta 21 puan toplayan İsviçre, oynadığı 10 maçtaki tek mağlubiyetini Lüksemburg karşısında aldı.

Grup elemelerine İsrail karşısında deplasmanda aldığı 2-2'lik beraberlik ile başlayan İsviçre, Lüksemburg'a kendi sahasında 2-1 yenilerek elemelerin en büyük sürprizine imza attı. Gruba oldukça kötü bir başlangıç yapan İsviçre, Litvanya'yı kendi sahasında 2-1 ve Yunanistan'ı deplasmanda 2-1 mağlup ederek rahat bir nefes aldı.

Özellikle Yunanistan karşısında aldığı kritik galibiyetin ardından özgüveni yeniden tavan yapan İsviçre, Moldova ile arka arkaya oynadığı iki maçı da 2-0 kazanarak moral depoladı ve Yunanistan'ı da 2-0 mağlup ederek grupta liderliğe kadar yükseldi. Bu maçın ardından Yunanistan ile grup liderliği mücadelesi veren Hitzfeld'in öğrencileri son üç maçta Litvanya (2-2), Lüksemburg (0-3) ve İsrail (0-0) karşısında iki beraberlik almasına rağmen 2010 Dünya Kupası'na direkt olarak katıldı.

RAKAMSAL BAŞARILARI

1895 yılında kurulan İsviçre Milli Takımı, 1904 yılında FIFA'ya katıldı. İsviçre Milli Takımı'nın kurulduğu tarihten bu yana en büyük başarısını ise Dünya Kupaları'nda elde etti. Avrupa Futbol Şampiyonası'na ilk kez 1996 yılında katılan İsviçre'nin, bu organizasyonda ciddi bir başarısı ise bulunmuyor.

Şu ana kadar sadece iki kez Avrupa Futbol Şampiyonası'na katılma başarısı gösteren İsviçre, 1996 ve 2004 yıllarında 1. Tur karşılaşmalarında elenerek evinin yolunu tuttu. Avrupa Futbol Şampiyonası'na göre Dünya Kupaları performansı ve başarılı daha fazla olan İsviçre'nin bu organizasyon kapsamından elde ettiği en spektaküler sonuç ise; 1934, 1938 ve 1954 yıllarında çeyrek final oynaması oldu. Ayrıca 1924 yılında Olimpiyat Oyunları'nda kazanılan gümüş madalya da İsviçre'nin tarihi başarılarından biri olarak kayıtlara geçti.

1934 DÜNYA KUPASI: Çeyrek Final
1938 DÜNYA KUPASI: Çeyrek Final
1950 DÜNYA KUPASI: 1. Tur
1954 DÜNYA KUPASI: Çeyrek Final
1962 DÜNYA KUPASI: 1. Tur
1966 DÜNYA KUPASI: 1. Tur
2006 DÜNYA KUPASI: 2. Tur


HONDURAS








 


ANTRENÖR

Reinaldo Rueda
İZLENMESİ GEREKEN YILDIZLARI

Carlos Pavon

David Suazo

Wilson Palacios
KADROSU
http://img821.imageshack.us/img821/4971/hondurasl.jpg
TAKIM BİLGİSİ


1970 Dünya Kupası uğruna El Salvador ile büyük bir savaşın içerisine giren Honduras, tarihindeki ikinci Dünya Kupası'na bu kez skandalla değil de büyük bir başarı ile katılacak. Güney Afrika'ya play-off oynamadan direkt vize alan Honduras, İspanya, İsviçre ve Şili ile zorlu bir mücadelenin içerisine girecek. Kadro olarak David Suazo, Figueroa ve Palacios dışında etkili bir oyuncusu bulunmayan Honduras, rakiplerine oranla bu açından bakıldığı zaman büyük bir dezavantaj içerisinde olacak. Kısır kadrosu ile zorlu grupta var olma mücadelesi verecek olan Reinaldo Rueda'nın talebelerinin alabildikleri her puan onlar için büyük bir başarı sayılacak. Beklentinin olmamasının doğurduğu rahatlık ile 2010 Dünya Kupası'nda mücadele edecek olan Honduras, "2010 Dünya Kupası'nda bir Honduras vardı" dedirtmek için bir nebzede olsun katı savunma futbolundan ödün verip, daha fazla risk almalı.

GEÇMİŞTEN BU YANA


Honduras'ı anlatırken, bu satırları El Salvador'dan bağımsız bir şekilde yazmak şüphesiz tarihe en büyük ihanet olacaktır. "Futbol asla futbol değildir" klişesinin ortaya çıkmasında Honduras ile El Salvador arasında yaşanan 'futbol savaşının' yadsınamaz bir payı vardır aslında. 1968 yılında Arellano yönetiminde gerek sosyal gerekse ekonomik olarak tarihinin en sıkıntılı dönemlerinden birini yaşayan Honduras, yaşadığı bu sıkıntıları bir nebze olsun ortadan kaldırmak için El Salvador ile daha önceden imzaladığı bazı anlaşmaları rafa kaldırma kararı alır.


Ekonomik ve sosyal durumu Honduras'tan bile kötü olan El Salvador için Arellano'nun aldığı karar, ülkede büyük bir kaosa yol açar... Salvador'dan Honduras'a olan göçün kesilmesinden sonra büyük bir krize giren El Salvador'da halk ayaklanır ve dönemin hükümetine büyük bir tepki ortaya çıkar. Honduras'ın aldığı bu kararın ardından El Salvador'un Honduras'a karşı olan nefret ve öfkesi adeta patlama noktasına gelmiştir. Yaşanan bu krizin ortamının gölgesinde iki takım da 1970 yılında düzenlenecek Dünya Kupası'na katılmak için birbirleriyle eleme maçları oynamak zorunda kalır.


İlk maç Honduras'ın başkenti Tegucigapla'da oynanır ve Honduras kazanır. Bu maçta çok tatsız olaylar yaşanır ancak daha kötüsü de olacaktır. El Salvador'daki maçta olaylar çığırından çıkar. Maçta Honduras bayrakları yakılır, milli marş seremonisi esnasında çok tatsız olaylar yaşanır; maçı izlemeye gelen yüzlerce Honduras taraftarı yaralanır. Honduras basını da zaten gergin olan ortamı, maç günü Salvadorluların yüzlerce Honduraslıyı öldürdüğü, tecavüz vakalarının yaşandığı, arabaların yakıldığı gibi yalan ve abartı haberler yayınlayarak daha da gerer. Gerek maçta yaşanan bu olaylar gerekse basının kışkırtmaları üzerine Honduraslılar kendi ülkelerindeki Salvadorlulara saldırırlar. Büyükelçi yardımcısı bile saldırıya uğrar. Yüzlerce Salvadorlu maçtan sonraki bir hafta içinde öldürülür. 26 Haziran'da Salvador, Honduras ile ilişkilerini kestiğini açıklar. İki taraf ta birer maç kazanmıştır.


27 Haziran 1969'da Meksika'da taraflar bir kez daha karşılaşır ve Salvador Honduras'ı yenerek kupaya katılma hakkı kazanır. Ve maçtan hemen sonra Honduras, Salvador ile olan diplomatik ilişkilerini kestiğini açıklar. Honduras'ta yenilginin öfkesi sokaklara taşar ve hayal kırıklığı içindeki halk hıncını bir kez daha Salvadorlulardan alma yoluna gider. Salvadorlulara yapılan saldırılan maçın kaybedilmesini izleyen günlerde gittikçe artar. Futbol maçıyla birlikte iyice gerilen ortam bir türlü yatışmaz. Ve 14 Temmuz'da El Salvador uçakları Honduras?ı bombalar. Burada savaşın ayrıntılarını vermek elbette gereksiz. Önemli olan savaşın sonuçlarıdır; Savaşta 2 bin kişi ölür, 100 bin kişi zorunlu olarak göç eder. İki ülke 22 sene boyunca Orta Amerika Ortak Pazarı'ndan dışlanır. İşsizlik artar, istikrarsızlıklar çoğalır. Olay bir sosyal patlamaya dönüşür ve ülkede iç savaş çıkar.


Geçmişten bu yana Honduras'ta değişen tek şey nispeten düzelen ekonomidir... Futbol, futbol ne kadar gelişirse gelişsin 1969 ve 1970 sürecinde El Salvador ile yaşananlar hiçbir zaman unutulmayacak...


TAKTİK DİZİLİŞ


Yunanistan'ın Avrupa Futbol Şampiyonası, İtalya'nın da Dünya Kupası'nda savuma futbolu ile elde ettiği başarılardan feyz alan Honduras, deneyimli teknik adam Reinaldo Rueda yönetiminde farklı savunma şablonlarını denemeye devam ediyor. Genelde 4-4-1-1 ve klasik 4-4-2 sistemleri ile mücadele den Honduras'ta genel kadro yapısı da bu iki sisteme oldukça müsait. David Suazo ve Carlos Pavon gibi iki santrforundan vazgeçemeyen Rueda, taktik varyasyonlarını da bu çerçevede oluşturuyor. 4-4-1-1 taktiğini kullandığı zaman Pavon'u Suazo'nun hemen arkasında görevlendiren Rueda, 4-4-2 sisteminde ise hücum bölgesinde Suazo ve Pavon'u görevlendiriyor. Bu açıdan bakıldığı zaman, Suazo ve Pavon ikilisi hem teknik direktör Reinaldo Rueda'nun kilit isimleri hem de Honduras'ın cam damarları...


GRUPTA NE YAPAR?


2010 Dünya Kupası'na katılması bile büyük bir sürpriz olarak nitelendirilen Honduras'ın bu büyük organizasyonda kaybedebilecek herhangi bir şeyi yok. Kadro kalitesi ve tecrübesi olarak sadece bu grubun değil, tüm grupların en zayıf halkası olan Honduras için İspanya, İsviçre ve Şili karşısında alabileceği her puan büyük bir başarı olarak değerlendirilebilinir. Grubun dominant takımı İspanya'nın yanı sıra İsviçre ve Şili gibi son yıllarda yükselen bir form grafiği yakalayan ülkeler karşısında oldukça sıkıntılı anlar yaşaması muhtemel olan Honduras'ın bu kritik grupta yaptıklarından çok yapamadıklarını konuşabiliriz.


MİLLİ FORMAYLA EN ÇOK GOL ATAN OYUNCU


1992 yılında başlayan profesyonel futbol kariyerine 20 kulüp sığdıran Carlos Pavon, Honduras Milli Takımı'nda ise 98 kez forma giydi. 36 yaşında olmasına rağmen yeterli fizik gücü, teknik kapasitesi ve son vuruşlardaki başarısı ile dikkatleri üzerine çeken Pavon, 17 yıllık Honduras Milli Takımı kariyerinde rakip fileleri 57 kez havalandırdı. Bu alandaki rekoru elinde bulunduran Pavon'un, en yakın rakibi 34 gollü Milton Nunez...


EN ÇOK MİLLİ OLAN FUTBOLCU


1990'lı yılların ortasında Honduras'ın Avrupa'ya açılan kapısı olan Amado Guevara, ülke futboluna önemli katkılar yaptı. Honduras'ın futbol gelişimi göz önüne alındığı zaman gerek sporcu kişiliği gerekse sosyal olaylardaki duyarlılığı ile dikkat çelen Guevara, 2010 Dünya Kupası öncesinde milli formayı tam 133 kez sırtına geçirdi. 34 yaşındaki orta saha oyuncusu, Güney Afrika'da oynanacak Dünya Kupası'nda bu alandaki rekorunu bir adım daha öteye taşıma imkanına sahip...


GÜNEY AFRİKA'YA NASIL GELDİLER?


2010 Dünya Kupası'na oldukça meşakkatli bir sürecin sonucunda katılan Honduras, bu yolda tam 18 maç yaptı. 2008'in Haziran ayında ilk etapta Karayipler 1. Tur Elemeleri'nde Porto Rika'yı 2-2 ve 4-0'lık skorlarla ile eleyen Honduras, 2008'in Ağustos'unda ise Karayipler 2. Tur Elemeleri'nde Meksika, Kanada ve Jamaika ile grup mücadelesi verdi. Grupta oynadığı 6 maçtan 4 galibiyet çıkartarak Meksika ile birlikte Karayipler 3. Tur Elemeleri'ne (Final Grubu) yükselmeye hak kazanan Honduras, Amerika, Meksika, Kosta Rika, El Salvador ve Trinidad-Tobago ile kıran kırana bir mücadelenin içerisine girdi.


Otoriteler tarafından Trinidad-Tobago ve El Salvador ile birlikte grubun en zayıf takımı olarak değerlendiren Honduras, 10 maçlık zorlu periyot sonucunda herkesi şaşkına çevirdi. Özellikle iç sahada kazandığı maçlar sayesinde puan toplamayı başaran Honduras, direkt olarak Dünya Kupası bileti alabilmek için 'ebedi düşmanı' El Salvador'u deplasmanda mağlup etmesi gerekiyordu. Büyük bir baskı altında oynanan maçtan sonra rakibini Carlos Pavon'un 64. dakikada attığı golle 1-0 mağlup eden Honduras, grubun favorileri arasında yer alan Kosta Rika'yı altına alarak play-off oynamadan Dünya Kupası'na katılma hakkı kazandı.


RAKAMSAL BAŞARILARI


89 yıllık futbol tarihinde elle tutulur bir başarısı olmayan Honduras, tarihinde ikinci kez Dünya Kupası'na katılacak. İlk Dünya Kupası'na 1982'de katılan Honduras, grupta Kuzey İrlanda, İspanya ve Yugoslavya ile mücadele etti. Grupta İspanya ve Kuzey İrlanda ile 1-1 berabere kalan, Yugoslavya'ya 1-0 mağlup olan mavi-beyazlılar topladığı 2 puanla 1982 Dünya Kupası'na veda etti.


Uluslararası organizasyonlara genelde katılma başarısı gösteremeyen Honduras, CONCAFAF düzeyinde oynanan turnuvalarda ise zaman zaman başarılı sonuçların altına imza attı. Özellikle 1981 yılında ev sahipliği yaptığı CONCACAF Şampiyonası'nda büyük bir sürpriz yaparak şampiyon olan Honduras, o tarihten bu yana ise önemli bir başarının altına imza atamadı. 2001 yılında Copa Amerika, 2009 yılında UNCAF Uluslar Kupası ve 2009'da CONCACAF Gold Kupası'na katılan mavi-beyazlılar yaşadıkları sosyal ve ekonomik buhranın etkilerini futbolla kırmak istedileri ancak bu plan başarılı olmadı.


1982 DÜNYA KUPASI:
İlk Tur
ŞİLİ








 
KADROSU
http://img815.imageshack.us/img815/9844/87378877.jpg
TAKIM BİLGİSİ

Marcelo Bielsa'nın takımın başına geçmesinden sonra tam anlamıyla bir futbol döngüsü içerisine giren Şili, gerek oyuncu profili gerekse sistem olarak köklü değişiklikler içerisine girdi. Teknik direktör Nelson Acosta yönetiminde Güney Amerika Elemeleri'ne başlayan Şili, çok da fazla oyunu profiline uymayan 4-5-1 sistemini kullanmanın acısını ilk 4 maçta fazlasıyla çekti.

Acosta'nın görevine son verilmesinden sonra Bielsa ile yola devam Şili'de ilk olarak takımın taktik düzeninde değişiklikler yapıldı. Güney Amerika takımlarının karakteristik özellikleriyle ters düşen 4-5-1 taktiğinden keskin bir geçişle 4-3-3, 3-4-3 ve 4-3-1-2 taktiklerini takıma monte eden Marcelo Bielsa, gün geçtikçe uyguladığı taktik varyasyonlarının da meyvesini toplamaya başladı.

Hücum futbolunun tüm gereklerini yerine getiren ve etkilim ayaklarıyla gol yollarında pek de sorun yaşamayan Şili'de asıl sorun ise savunma kurgusunda. Bielsa'nın Güney Amerika Eleme Grubu'nda Medel, Ponce ve Jara'dan oluşan 3'lü savunma anlayışı, İspanya gibi öldürücü hücum oyuncuları bulunan ve İsviçre gibi kontratak futbolunu başarılı bir şekilde yerine getiren takımlar karşısında sağlam bir sekteye uğrayabilir.

Sonuç ne olursa olsun sisteminden ödün vermeyen Bielsa, 2002 yılında Arjantin Milli Takımı'nda yaşadığı hüsranı Şili Milli Takımı ile yaşamamak için taktiksel planında biraz da olsa esnek davranmalı. Güney Amerika Eleme Grubu'nda hemen hemen her maçta gol atmasına rağmen, savunma kurgusunda yaşadığı temel sorunlardan dolayı grubun en fazla gol yiyen takımlarının başında gelen Şili, 'maç çevirmenin oldukça zor olduğu' 2010 Dünya Kupası'nda oldukça dikkatli olmak zorunda...

GEÇMİŞTEN BU YANA

Oldukça çalkantılı bir futbol tarihine sahip olan Marcelo Salas ve Ivan Zamorano ikilisinin Milli Takımı bırakmasından sonra oldukça sıkıntılı dönemler yaşadı. İki futbol efsanesinden sonra bir türlü kendi yıldızını yaratamayan ve teknik anlamda da istikrarı yakalayamayan Güney Amerika temsilcisi, 2002 ve 2006 yıllarında düzenlenen iki Dünya Kupası'nı da kaçırdı.

Çok ciddi bir potansiyeli olmasına rağmen bir türlü uluslararası organizasyonların aranan yüzü konumuna gelemeyen 'Kırmızılar' son dönemde önemli bir başarı elde edemese de kadro olarak kalitesini yükseltmeye başladı. 1990'lı yıllara oranla Avrupa'ya daha fazla futbolcu ihraç eden ve her geçen yıl genç yıldızlara biraz daha fazla önem vermeye başlayan Şili, yaşanan bu gelişmelere paralel olarak da başarılı sonuçlar almaya başladı.

Özellikle teknik direktör Marcelo Bielsa'nın takımın başına geçmesinden sonra Güney Amerika Elemeleri'nde oynanan futbol, alınan sonuçlar ve takımda yer alan futbolcuların göstermiş olduğu başarılı performans 2010 Dünya Kupası öncesi Şili'nin umutlarını daha da yeşertti.

TAKTİK DİZİLİŞ

Arjantinli teknik adam Marcelo Bielsa, takımın başına geçtiğinden bu yana oynattığı hücum ve kolektif futbol ile dikkatleri üzerine çekti. Kadro yapısı da oynatmak istediği sisteme oldukça yatkın olan Bielsa, özellikle Güney Amerika Elemeleri'nde 4-3-3 ve 4-2-1-3 taktiği üzerinde durdu. Bielsa'nın taktik planında savunma kurgusunda yer alan Medel, Ponce ve Vidal hayati bir önem taşıyor. Bu oyuncuların yanı sıra üçlü santrforun hemen arkasında yer alan 1986 doğumlu Mathias Fernandez, Şili Milli Futbol Takımı'nın can damarı.

GRUPTA NE YAPAR?

Grupta İspanya, İsviçre ve Honduras ile mücadele edecek Şili'nin işi hiç de kolay değil. Son dönemde Avrupa takımlarının, Güney Amerika takımları karşısında yakaladıkları başarı ve Avrupalı takımların gerek oyun sistemleri gerekse agresif oyun yapıları Güney Amerika temsilcilerini zor durumda bırakıyor. İspanya'nın grup liderliği için büyük bir aday olduğu zorlu grupta, Şili'nin en büyük rakibi şüphesiz İsviçre olacak. Oyun tarzı olarak İsviçre'nin tam da istediği bir karakterde olan Şili, bir üst tura çıkmak istiyorsa Honduras karşısından puan kaybetmeyerek İsviçre ile final maçına çıkacak. FIFA.com bu grubun kırılma maçını her ne kadar Şili - Honduras maçı olarak gösterse de, bizce o maç Şili - Honduras değil; Şili - İsviçre...

MİLLİ FORMAYLA EN ÇOK GOL ATAN OYUNCU

Sadece Şili'nin değil dünya futbolunun en iyi golcüleri arasında gösterilen Marcelo Salas, 2009 yılında profesyonel futbol kariyerine nokta koyu. Şili Milli Takımı'nın gelmiş geçmiş en büyük efsaneleri arasında gösterilen Salas, Milli forma altında 1994-2009 yılları arasında mücadele etti ve oynadığı 70 maçta attığı 30 golle Şili'nin en fazla gol atan oyuncusu konumunda bulunuyor. Salas'ın en yakın takipçisi 69 maçta 34 golün altına imza atan Ivan Zamorano...

EN ÇOK MİLLİ OLAN FUTBOLCU

1955-1967 yılları arasında Şili Milli Futbol Takımı'nın formasını giyen Leonel Sanchez, bu forma altında tam 84 maça çıktı. Şili forması altında 84 maça çıkarak 23 golün altına imza atan Sanchez'in bu alandaki en yakın rakibi 1994-2005 yılları arasında 73 kez Şili Milli Takımı'nın formasını giyen Nelson Tapia...

GÜNEY AFRİKA'YA NASIL GELDİLER?

2010 Dünya Kupası'na Güney Amerika Eleme Grubu'ndan gelen Şili, son dönemde göstermiş olduğu başarılı performansı Güney Afrika'ya da taşımak istiyor. Güney Amerika Eleme Grubu'nu Brezilya'nın hemen ardında ikinci sırada bitiren Şili, Arjantin, Paraguay ve Uruguay gibi kadro kalitesi olarak kendisinden bir gömlek daha üstün olan takımları altına almayı başardı. Güney Amerika Elemeleri'nde oynadığı 18 maçta toplam 10 galibiyet, 3 beraberlik ve 5 de mağlubiyet alan Şili, bu 5 mağlubiyetini Arjantin, Paraguay, Brezilya (2) ve Ekvator karşısında tattı. Şili'nin 2010 Dünya Kupası'na katılmasında Arjantin karşısında alınan 1-0'lık galibiyet ile Paraguay deplasmanında alınan 2-0'lık galibiyetin şüphesiz büyük bir katkısı oldu.

RAKAMSAL BAŞARILARI

Şu ana kadar 7 kez Dünya Kupası'nda mücadele eden, ilk Dünya Kupası'na 1930'da katıldı. 1962'de ev sahipliği yaptığı Dünya Kupası'nda aldığı üçüncülük ile en iyi Dünya Kupası derecesine elde eden Şili, katıldığı diğer Dünya Kupaları'nda ise önemli bir başarı elde edemedi. Şili ve Dünya Kupası denince 1989 yılında yaşanan skandal olaya değinmeden geçmek de olmaz.

1989 yılında, 1990 Dünya Kupası'na katılmak için Brezilya ile Maracana Stadı'nda mücadele eden Şili'de dönenim kalecisi Roberto Rojas tarihe geçen bir skandalın altına imza attı. Maracana Stadı'nda oynanan maçın 67. dakikasında Brezilya 1-0 önde iken, tribünlerden atılan bir meşale sonrası bir anda kanlar içinde kalarak yere yığıldı!

Büyük bir telaşın yaşandığı olay sonrasında, Şili Milli Futbol Takımı yeterli güvenliğin sağlanamadığı gerekçesiyle sahadan çekildi... Maç sonunda yapılan televizyon analizlerin sonucunda Roberto Rojas'ın kafasına bir cisim isabet etmediği ve eldivenlerinden çıkarttığı bir bıçak ile kendisini kafasından bıçakladığı anlaşıldı ve Şili hükmen 2-0 yenik sayıldı.
Bu olaydan dolayı, FIFA Şili futbol takımını 1994 Dünya Kupası elemelerinden men etmiş ve Roberto Rojas ise ömür boyu futbol karşılaşmalarından men cezası aldı.

1930 DÜNYA KUPASI: 1. Tur
1950 DÜNYA KUPASI: 1. Tur
1962 DÜNYA KUPASI: Üçüncü
1966 DÜNYA KUPASI: 1. Tur
1974 DÜNYA KUPASI: 1. Tur
1982 DÜNYA KUPASI: 1. Tur
1994 DÜNYA KUPASI: Cezalı
1998 DÜNYA KUPASI: 2. Tur

 GRUP ANALİZİ : 

İspanya’nın ardından büyük ihtimalle Şili ve Honduras ile ikincilik mücadelesi yapacak İsviçre oldukça önemli isimleri kadrosunda bulunduruyor. Bengalio, Lichtsteiner, Senderos, Hakan Yakın, Gökhan İnler ve Eren Derdiyok gibi üst düzey oyuncuları kadrosunda bulunan İsviçre, Ottman Hitzfeld yönetiminde üst turları zorlayacak bir takım.
Turnuvada ismi üst sıralar için pek anılmayan takımlardan biri olan Honduras’ın H Grubu’nda işi oldukça zor görünüyor. Reinaldo Rueda yönetiminde ismi fazla duyulmayan oyunculardan oluşan Honduras Milli Takımı’nın en önemli oyuncuları ise Genoa’lı David Suazo ile Tottenham’da forma giyen Wilson Palacios.
Beşiktaşlı Rodrigo Tello’nun da formasını giydiği Şili, İsviçre ile grupta büyük ihtimalle ikincilik mücadelesi verecek. Marcelo Biessa yönetiminde kadrosunda Isla, Vidal, Fernandez ve Sanchez gibi isimleri bulunduran Şili oynadığı ofansif futbol anlayışı ve yenilgiyi kabul etmeyen yapısıyla turnuvaya ayrı bir renk katacaktır.

Etiketler